AKÇAAĞAÇ ÜÇLEMESİ -2 GÜMÜŞ HÜZÜNgittiğin yerden kendini getir bana boşuna değildir düşlerimi nadasa bıraktığım yollarda yitirdim çocuk gözlerimi şaşırma unutkanlığım bu yüzden sıla işlemeli gurbetten bir sandalyenin üstünde zaman saçımla sakalımla uğraşıyor nisana elveda diyen yaz çıkınında bir çift turnayla dağlar taşlar aşıp yine geldi gölgelerden yükselen fısıltılardaki ölüm vurgusunu duvara tırmanan sarmaşık kuru dalında duydu kimse kendi kalamıyor nasılsa bozkıra kafa tutan kentlerden geriye kalanları tabiat ananın öz çocukları kökleriyle yıkıyorlardı asurun babilin elinde topraktan bir çanta tasını tarağını toplayıp gittiler düne ay yüzünü asıp sırtını döndü sular karalar bağladı deniz meltemini kovdu sinesinden unutmak bir türkü olsa senin payına düşen bu türküyü unutmak olmalı özlemin orta yerine saplı sedef işlemeli bir hançerdir gülüşüne iz sürmek keskin ve ışıltılı dört mevsim elimin üstünde körebe oynuyor soğuğun sıcağa değdiği yerde umudu ebe yapıyorlar oyunda bile değilken sen her şeyi yerli yerinde bırak yaprağın yer çekimine yenik düşmesi ne newtonun ne de güzün suçu yaprağın gönül yasasını bilmediğimizdendir suçlayacak birini aramak ben toprağın nakkaşlığını sende sevdim ve anladım ki insanın kendini aradığı yermiş vatan sözün uzadığı yerde ömür kısalır gittiğin yerden kendini getir bana 13:01 19/05/2018 ali rıfat arku istanbul |