SAHİBESİ BUNCA HÜZNÜN...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Yalnızlığın dik başlı yüzü aslında dik açıların kesişme noktasında, eğreti bir gülümseme kondurma istemi. Deyişlerin minvalinde hali hazırda geçit vermeyen belki enkaz benzeri ruhumun tozunu aldığım el bezinde bile çöreklenmişken yalnızlık. Boyunduruğunda olmaksa hüznün, geçiniz, dercesine ve somurtuk bir kelamı gıdıklama istemi aslında reddi güç kabulü güç bir yönerge yine evrenden düşen payımıza, ayıplamakla iştigal bir büyüteç belli ki gönül gözü denen neferin şaşalı ölümü. Saldırgan mahiyette bir sunum bir adım öncesi yine için için alkışlayıp bağıra çağıra yerin dibine geçirmek adına bir özlem bir ihtiras belki de koca bir yanlıştan ibaret iken her birimiz yine de doğruların tasnifi hep ama hep payımıza düşen. Afallamaktan bir adım sonrası duraksadığımız sanki boyutsuzluğumuz bu göreceli muhteviyatın en eşsiz izdüşümü az sonra şaibeli bir ölümü planlayan evrene bir atıf adeta her kıyamı kıyım; her kıyımı kıyam bellemek ve günü kefe’ye koyup kefene girme istemi ile adaletsizliği şerh düşen uçlarda bir sefere çıkmış iken ruh benzeri bir gösterge yine içimizde peyda olan o göz süzüş. Kelimeleri boykot eden sessizlikten bile çok öte yine coşkuyu sahiplenip hüznü de doğurgan kılan kayıtsızlıkların nabzını tutup adeta çocuk gibi tutturduğumuz dar açılı geçişlerde büyük ölçekli acılara çanak açan. Ölüm niyetine avuçluyorum sesini Kursağımda Mayıs’ın laneti Ve o devasa pencere. Ufkumdaki hazandan yana derdim Şaibeli sevda masallarında Olsa mıydı yerim? Şimdi öbek öbek şarkılar Adımı unutan adam ve kadınlar Ne diye inkâr ederler ki İmzaladığım akdimi? Bir tufan öncesi Demindeyim mevsimin: Aslında ne kış Ne de yaz derim Sadece ölü yetilerim, Yeminle En deli mevsimdeki Tek ölü benim. Aşkıma biat hangi eksen mi? Sevgilere inat Nefretten yolu geçen mi? Haykırdığım kadar yalnızım; Aslında yalnızlık benim baş tacım. Bir de öfkesini zuhur eden evren Ha, bir de binlerde derdim Bitimsiz kaygılarım. Ölü bir serçe düştü Penceremin pervazına: Ne kuyruğu Ne de pembe gagası Yalandı ve sahte. Ölüm kadar sahici işte Bunca hüznün yankısında Adımla çağrılmayı unuttuğum, Yaftalanmayı nakşeden İsyanlarında azgın ruhların. Bir deli neferim Aslıma ihanet etmeden Yaşamayı şiar edindiğim; Aksanında şehrin Kayıp mısraları ile Başkenti olmuş şiirlerin En yalnız imgesinde saklı Belki de zamansız ölümlerin kuyruk acısı; Nakşeden ölümlü fıtratın En savruk, En bağnaz sağdıcıyım. Yine düşkün kıbleme; Yine hüznün bam telinde; Yine yeniden demekten Gayrisi gelmez iken elimden; Kayıp kıtaların Soğuk yüzlerin Donuk bakışlarında Kayıtsızlığın mecrası Onca insan izleğinde İlerlerken kör topal Andıkça andımı; Sevdikçe Mıntıkamda Baş koymuş yaşamaya Ukde kalsa da mutluluk kursağında… Dedim ya; Ben tüm yanık türkülerin Unutulmuş O solgun nakaratıyım: Hem dibinde közün; Hem tepesinde ömrün; Hem de yalnızlığında deminde Müridi tüm duyguların; Ayrıkotu sevdiceğim; Aşkın kıyama durduğu Şu dehlizde Ne olduğum değil Neye meylettiğim Elbette insan avında Yaralı bir ceylan tadında Düşlerime Sahip çıktığım kadar Sahibesi bunca hüznün… Damağında kalmış tadı Sadece adına vakıf mutluluğun Bir kayıp mısrasıyım Ölümlü imgelerden çıkıp da yola Varmayı unuttuğum Mutluluk diyarı Yine başşehri şiirlerin O fevri gölgemde, Aşka oynayan hangi hikmetse Sevdanın makber bildiği Yüreğin son zerresiyim Ettiğim dualarda saklı iken adı Yine edindiğim mertebenin Bir alt katında Ölümlü varlığımla Şerh düştüğüm Şiir kadar da yalnızım. Hayırlı Ramazanlar diliyorum. |
HASAN TAHSİN''in Şehit olduğu gün...
Mekanı cennet olsun...
........................................ Saygı ve Selamlar.