Hüseynî Hüzünler
-Kerbela’nın Yiğitlerine Rahmetle-
Güneşin gözyaşıyla sular kana boyandı Hüseynî hüzünlerle yürek dâra dayandı Dağıttı fırtınalar, soldu bahçemde güller Kesildi ses tellerim sustu, lâl oldu diller Ruh ayrıldı bedenden göklere kanatlandı Köz düştü can evine, yandı yürekler yandı Bebeler Kerbela’da hem aç kaldı, hem susuz Bir avuç kahramanla direndiler uykusuz Civanların al kanı dökülünce toprağa Kanla destan yazıldı asık suratlı çağa Temiz bedenlerinde onca mızrak yarası Kuru çölü inletti mazlumların nârâsı Yiğitlerin ardından bulut ağlar, gök ağlar Kerbela’da acılar yüreğimizi dağlar Kılıç şakırtısıyla kesilince soluklar Ruhlar kuş olup uçtu aydınlandı doruklar Asrın mücahitleri kan yaş döktü çöllere Ölüm sessizliğinde hüzün çöktü çöllere Mübarek tenlerine değdi saba yelleri Komşu oldu Resul’e ehl-i beytin gülleri Kerbela denilince kanlı yaşlar dökeriz Nurdan abidelerin hasretini çekeriz Hoyrat eller kopardı bedenden canımızı Düşümüze mihman ol gider hicranımızı Kerbela çöllerinde dünden kalan hüzün var Ey Resul’ün göz nuru aydan arı yüzün var!... Seni candan anmayan yürekler viranedir Sevdana meftun kalbim, şu gönlüm divanedir Yâdıma düşse gölgen yüreğim giryan olur Durmaz gözümün yaşı, akar akar kan olur M. NİHAT MALKOÇ |