sus-pusbaşbaşa kalınca karanfil kokulu gölgelenmelerimle gözümde yaş’anmamış an(ı)ların birikti yine can kesikleriyle kuşatılmış kelimelerimi kızıla meyletmiş bir tutam sancıyla sana uğurluyorum yâr. yetim bırakılan hayallerimi, kördüğüm acılarıma nikahladım "tut nefesini ölünceye kadar" sakın konuşma.. ki sen yılgın parmaklarımın iniltilerine aldırış etmeden zehrin en koyusunu kardeş ettin bakışlarına. çığlık çığlığa yırtılsın artık uğultusu, içimi kavuran sonsuzluğun.. .... yokluğunun boşluklarına asıldığım gecelerde şarapnele sevdalı bir yaraydım ben, ki ölesiye tutuklu kaldım, kana bulanmış sol yanında. -hep sana katran karası yalnızlığım. felçli kalan kalbim düğümlerken akrebi yelkovana işte yeniden z’amansızlığın ellerinde, soluğunu çaldığın ruhum. yakarışını dindiremediğim özlemlerim var bir de dönüşsüzlüğünü çaktığın dudaklarım sus-pus bazen, sesim bile kaçıyor benden. hem bilemezsin, hiçsizlikler içindeki ömrümün ne kadarı gece, ne kadarı sen. bileklerime kadar sıvadım işte gözyaşımı aşkına kötürümlüğüm çırılçıplak avuçlarında. "ellerini çivile artık ölüm kokan kalbine.." emelgüneysu/geçmişbirzaman |