susuyu çıkmış zaman dudaklarının çatlağını siliyor alnımıza sen kendini iyi anlattın gecede güvenliksiz kapılar daha yaklaşsaydım gün öğütücüleri çok fermuarı sıkışıyor gölgelerin bin bir güneşin kavrumlu hikayesi hayırdır- hasenattır derimizi serip yüreğimizi söktüğümüz kubbeler tutayım elinden esintiyi diyorum çarpıntıyı göğsü terleyen suyun gözlerinden sıyrılıyorsun akıyorum mavi ağaçların kabuklu yüzlerinden nemli derinlerin mahşeri fısıltından bahsetmeseydi çocuklar et yeniyor sonuçta topraktan- sudan boş ver dekontu bi yerde birilerinden biriken hesap saçların gibi çiğ süt içiyorum dudaklarından çiyli sabah helal etseydi hararetten ışıltılarını avuçlarıma terleyen yıldızlar kanatları tutuşan uçurtmalar yaz gelecekmiş yanacakmış gök |