nereye böyle
kıtlık ıslığını öttürüyor akılların bozkırına
bu kervana katıltık haberli- habersiz bulut heybeler rüzgarlı omuzlarda yüzleri paklamıyor teyemmümsüz toprak ağaç sahte üzgünlerin baş koyduğu -tabuta evrileceğini bilse kırkından sonra azanı getirdiler azı dişlerini daha bi ovuşturan teneşir ruhunu tezgahıma sıkıştır deyiveren sırıtık işportacılar yemin kendimi sattım sizden çok sudan adlar kurşunlar çizmeden uzakların tenini devasa kentlerin gürültücü öğütenleri taş duvarların kalplerini tamirle meşguldünüz sessiz onu da unutmadınız zaten -unutturmadınız beyazını sıvamadığınız avuçları dönmeyenler biliyor söz vermemiştim hiç birinize göğsümü ezip sizleri kusturuyor durmadan rüzgarlı saçların fırtına haykıran vebali özleniyor -biliniyor adımına dağlar aşan en son ne kere sarhoş olmuştum uzanmıştınız sonsuz boyu düşlerinize inancın gülümsemesinde kırık gamze onlar gibi düşünmüyorum -ama seviyorum ateşine kundaklı yıldızları karanlığı göklere soğuyan gecede güneşi siz uyandırın- söylenecek serinlik karanın üzümleri salkımlamış tan yerini dense kaç büyük günah ederdi sarılıp- sevişmek bu güne düzensizce |