HALKALAR
HALKALAR
Yusuf Yılmaz Sarıyer’de güneş batmak üzere... Kara saçlı, kara gözlü bir kız, Bağdaş oturmuş boğazın kıyısında, "Deniz deniz al beni kollarına” dercesine. Güneş dedi: “Olmaz, ben girdim onun kara gözlerine” Ayağını daldırınca suya, Güneş kıskandı kızı denizden, Gönderdi kara bulutlarını, Yağdırdı yağmurlarını, Islattı kızın saçlarını. Ardından bir fırtına koptu. Dalgalara aldırmadan kız, Usul usul yürüdü. Martılar geçti yanından. Kız hırçınlaştı! Bir taş aldı yerden, Attı denize. Denizde halkalar oluştu. Kızın gözü halkalara takılınca, Gözleri kamaştı. Güneşin pırıltıları arasında. Bir birinin içine girmiş, Büyüyüp büyüyüp, gittikçe küçülen Ve kaybolan sayısız halkalar... Halkalarda bir peri göründü Ve şöyle dedi kıza: O zaman bu kasvet neden? Neşeli olmak senin hakkın değil mi? Belki şu köşeyi dönerken, Elinde bir gülle seni, Bekleyen birisi olacak. Belki az ötede Kuğularla birlikte dans edeceksin. Halkalar! Ah halkalar! Büyük küçük hayallerimi sığdırdığım halkalar… Kız kendine geldi: Ey Ayaklarımı serinleten su! Ey gözlerimi kamaştıran güneş! Ey bana gel diyen mavi deniz! Ey ufkumu açan halkalar! Sizleri bırakmak istemiyorum. Zira bir kelebek gibi kucağınızda Uyumak Ve sizinle oynamak konuşmak istiyorum. Halkalar... |