Ganita'da Akşam
Güneşin yangınını Ganita’da seyre dal
Gerçeği kıskandırır yaşadığımız masal Bulutların alnından öper bir mavi damla Hatıralar canlanır yüreğim dolar gamla Bir martının sesiyle uyanırım düşlerden Rengi kaçmış yüzümde ne kaldı gülüşlerden? Uzar gider yürekte geçmişin saltanatı Ne zaman döner bilmem gönlümün yılkı atı Gözyaşlarım söndürmez hüzün ateşlerini Tutunurum düşlere bırakmam peşlerini Görürsün gurup vakti ufukların cengini Eşyaya düşer gölge, renk yitirir rengini Çağırır Karadeniz gönlünü eğlenceye Aydınlık kaybolurken selam durur geceye Suların yangınında gönlünü ummana sal Aşınadır yüreğe terk etmez beni melal Ganita’da her lahza geçmişten izler taşır Zemheri ayazında balıklar suda üşür Dalgalar kıyıların öperken dudağından Bir damla yaş süzülür mazinin yanağından Ganita’da her akşam oturunca köşeye Bir yudum çayın zevki bedeldir her bir şeye Çayına şeker diye akşamın hüznü düşer Bugünün hoyrat eli hatıraları eşer Hiçbir şeye değişmem içimdeki uzleti Ganita’da bulurum aradığım lezzeti Gözyaşlarımın tuzu karışırken sulara Karşı koyamaz kalbim aşk denen pusulara Şehir efkâra durmuş, gecenin yüzü kara Yüreğim sırlarını götürecek mezara Göklerin boşluğunda kaybolurken son ışık Anla beni Ganita, gönlüm yine karışık!... M. NİHAT MALKOÇ |