üzülme
farkındaydım , bir şey yazmaya gerek yoktu dilinden anlayana.
harfler havada uçuştu, kelimeler lal oldu, gelemediler yan yana. *** hasret, damlaları da ağlatır, çekilirmiş bir kenara ve tek sen üzülme diye, göz yaşı dökermiş bahara… *** pencereme arada bir, bir buse kondurur, kaçışan damlalar ki; birbirine bakar durur *** eşlik ederken içime, dışarının yağmuru ay buluttan sıyrılmış, güneş kalbiyle duru. *** eskimeyen sözler vardır yüreğinde solmayan çiçek elbet güzel günler hatrına, beklediğin günler gelecek. *** uzaklık; gönül gözüyle, mesafesiz soyut bir sırdır yakınlık; hatırsız gönüllerde, sevgisiz bir kahırdır *** hüzün ruhumu yansıtır şu yalancı dünyada zaten, ben değil miyim, yaşıyorken rüyada *** ne fark eder, gönlüm kırık içim hüzne boğulsa yeter ki yolum doğru, yolum inançla yoğrulsa... *** her şey sessiz derindeyse eğer, kendi içinde avunarak gözünü toprağa dikermiş, dalından düşmek için yaprak. *** merak etme tutarım ben, kendi dünyamda, kendi yasımı pervanede vuslat için ziyaya, etrafında eylermiş ölüm dansını *** bazen insan dökülürmüş içine belli etmezmiş kendine bile bazen de içinde med cezir fırtınası asla getirmezmiş dile. *** ben , önce benimle yaşamaya mahkum olan bir benim ben, ruhumla öz benlik, bana baskı kurmasın bedenim. *** başkaları beni nasıl görürse, ben o olduğuma inandım oysa, kendimi kendi gözümle tanımam gereken bendim *** kendimde miyim bilmiyorum kendime yolum düşecek mi? belki de herkesten önce, kendimden vazgeçen ilk bendim. *** içindeki sesi duymayanlar ne bilsin esen fırtınaları kalbin özüne inemeyenler hissedemez asil duyguları *** üzülme , ödünç aldım kelimelerini kurduğum cümlelere şimdi hazırlanmak var, bezmi elestte söz verdiğin yere *** (yusuferdoğan) |