DOST MECLİSİŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Kıymetli arkadaşımız,dostumuz,(Eskişehir’de)komşumuz,meslektaşımız Sevgili Meryem Ardıç ve eşi Numan Ardıç’a teşekkürlerimizle...
Bir aile dostlarımızla birlikte yazlıklarına gitmiştik.Birlikte geçirdiğimiz çok güzel günlerden geriye kalan hatırat...
aylardan temmuz
hava sıcak mı sıcak adımlarım ağır aksak hayat dersen yeknesak oturmuşum evde yalnızlığımın koylarında gerçekle düşün umut deryasında yüzüyorum herkesten uzakta kayboluyorum yine gözlerimin daldığı sularda... ruhum raks ederken duygularımla TRT Nağme’ye ayarlı nostaljik radyomda Göksel Baktagir’den kürdilihicazkar saz semaisi çalıyor ve ben yudumlarken çayımı ince belli bardaktan gözlerimin buğusunda yorulan düşlerimi demliyorum koyu mavi yalnızlığımda... ardından telefonum çalıyor zor duyuyorum bu curcunada açıyorum karşımdaki ses can arkadaşım Meryem önce nasılsınız diyor sonrasında bilmem kaçıncı kez ısrarla artık gelin yazlığımıza diyor düğün dernek sonrasında tamam diyorum... gidiyoruz gırgır şamata yılların dostluğu olan dostumuzla birlikte dosta giden yolda arada bir dalıp gidiyoruz başıboş diyarlara acısıyla tatlısıyla eskimeyen şarkılar eşliğinde o eski günlerdeki anılara nasılda dillerimiz susuyor yüreklerimiz konuşunca... yıllar yıllar sonrasında nihayet geldik dostun yurduna dost gönüllerin kapıları sevgiyle sonuna kadar açılıyor fırtınalar duruyor sular duruluyor hüzün alıp başını gidiyor özlem kucaklaşıyor hatıralar baş köşede yerini alıyor dost meclisi kuruluyor verandadaki sofrada... yıllar yıllar öncesinde her şeyin siyah beyaz olduğu devirde bir fincan kahve için kırk yıl hatır gönül sayanlar eskiden ahde vefa vardı diyor kalmadı artık şimdilerde vefa ne yazda ne baharda akrep yelkovanı hızla kovalarken beklemekle kavuşmak arası yeni bir gün daha ağarıyor saçlarımın beyazında... umarsız bir döngüde günü uğurlarken sonsuzluğa geriye aklımda neler mi kaldı? Ayvalık tekne turunda denize sırılsıklam aşık kanat çırpan sevinçten oynaşan martılar gecenin gündüze aşkı gibi... Kozak Yaylası zirvesinde gördüğüm muhteşem doğa sanki alabildiğine brokoli tarlası... fıstık çamlarının tepesinde ağustos böcekleri korosundan dinlediğimiz kulağımızı çınlatan muhteşem saz eserleri... Şeytan Sofrasında gün batarken avucumun içine sığdırdığım güneşin ihtişamı... dağ taş,dere tepe zeytin ağaçları... efsanelerle dolu denize karşı kekik kokulu Kaz Dağları... mahallenin sevgilisi sadık dostu Safinaz... sevişen sevdalı kediler Prens ile Çingene’nin dillere destan unutulmaz aşkı... akşam olunca Numan’ın zevkle yaptığı mangal keyfi sefaları... közde mısır... yaşlı bir çocuk... yalancı bahar... çocukluğumun meyveli arka bahçeye dalışı... habersizce birden kopardığım mürdüm eriği... elimi kana bulayan karadut... bahçeden birlikte koparıp yediğimiz incir tadında sohbetlerimiz... nice zaman sonrasında korkusunu aşarak denize kavuşan nehir... hüzne aşina bir çift göz... ömür dediğimiz şey nedir ki? biraz tebessüm,çokça hüzün! kadim dostlarımızla ne güzel bir buluşmaydı ömür ikindisinde! AYLA CERMEN TÜFEKÇİ / 14.08.2016 |