Düzce Şehrengizi
Şirin Karadeniz’in batısına düşersin
Küllenmiş anıları yâd eylersin, eşersin Gönül lisanı ile söze başlarım gayrı Huzur içre yaşamak müşküldür senden ayrı Düşlerimin menzili, aynada gördüğümsün Çözmek imkânsız seni, inatçı kördüğümsün Şehrengizler güzeli, tarif etmek zor seni İntizarın ateşi kederlere kor seni Ne olur yakına gel, ey dağların maralı!... Sıla gözümde tüter, yüreklerim yaralı Hicranın çeşmesisin, yürekte harsın Düzce!... Zemherinin ardından gelen baharsın Düzce!... Karadeniz’in gülü, ne güzel bir diyarsın Gönül semalarından yıldız gibi kayarsın Lâl ü güher misali, toprağın taşın senin Nice güzellik saklar baharın, kışın senin Konuralp Müzesi’nde zaman durmuştur sanki Huzurun saatini düne kurmuştur sanki Garibin, gurebanın sofrasında aşsın sen Gurbete düşenlerin gözlerinde yaşsın sen Kurtlara yem eylemem, körpe kuzumsun benim Bir hüzün çeşmesisin, alınyazımsın benim Batı Karadeniz’in gözbebeğisin Düzce!... Gönül tezgâhlarının has ipeğisin Düzce!... Akçakoca’da yersin mancarların hasını Gezersin sahil boyu, unutursun yasını Birbirinden güzeldir Gümüşova, Kaynaşlı Uzağına düşenler hüzünkâr, gözü yaşlı Çalışır kadın erkek; akar alından teri Mâziden izler taşır Çilimli, Cumayeri Doğa harikasıdır, Yığılca’yla Gökyaka Gözün ve gönlün doyar etrafa baka baka Kurugöl Kanyonu’nda çağırır doğa bizi Yayladır Odayeri; hoştur baharı, güzü Dağ yeşil, deniz mavi; dört mevsim bahar Düzce!... Sen Mecnûn’un Leylâ’sı, candan özge yâr Düzce!... Lahutî bir nakkaşın fırçasında nakışsın Bu kesret âleminden sonsuzluğa akışsın Akçakoca’da fındık, has gelir kapısıdır Bedel verilen her can, toprağın tapusudur Duyunca duramazsın kemençenin sesini İzinden giden bulur, dostluğun adresini Huzuru yakaladık kapının eşiğinde Altın nesli büyüttük gümüşten beşiğinde Uzağına düşmüşüz, göklere değer âhlar Sarmış muhayyilemi büyük küçük günahlar Gördüğün rüyaları hayra yoransın Düzce!... Hakikati iz edip Hakk’a varansın Düzce!... Büyülü güzelliğin dolunayı andırır Hasretin kor ateştir, yürekleri yandırır Yeni Meze Camii, taşı dile getirir Yakaran bülbülleri gonca güle getirir Mutlaka görülmeli Fakıllı Mağarası Ancak vuslat sağaltır yüreklerdeki yası Hoştur Kardüz Yaylası, kışın gidip görmeli Büyülü güzelliği rüyamıza girmeli Bir yanın mavi deniz, öbürü yeşil orman Sana kavuşmak ödül, dertlerimize derman Batı Karadeniz’in antik kentidir Düzce!... Hiçbir şehre benzemez, yalnız kendidir Düzce!... Güzel Türkiye’mizin seksen birinci ili Açmamış tomurcuksun, bahçemin gonca gülü Üstünde nice kadim devrin izleri vardır O efsunkâr simanda dünün gizleri vardır Bu topraklar yaşadı, hem sevinç hem de acı Sancılı günlerimde, oldun ruhun ilâcı Deprem şehitlerine söylendi ne ağıtlar Hüznün kor ateşinden tutuştu tüm kâğıtlar Hasretin çeşmesisin, gözümden akan şehir!... Hicranın aleviyle ruhumu yakan şehir!... Karanlıkları boğar, göğündeki ay Düzce!... Beni yol arkadaşın, kadim dostun say Düzce!... Ceneviz Kalesi’ni temaşa et yakından Yiğitlerim dört nala, döner sanki akından Konuralp, senin için nice hayaller kurmuş Şehrin ak tarihine zaman mührünü vurmuş Gölyaka’da Efteni, göçmen kuşa yol verir Toprağın bereketli; pek cömerttir, bol verir Türküde yanık ezgi, bağlamada telsin sen Kardeşliğe uzanan sımsıcak bir elsin sen Göklerin mavisini taç etmişsin başına Acem’in ülkesini değişmem bir taşına Göklerde dalgalanan hilâlimizsin Düzce!... Bedelin şehit kanı, helâlimizsin Düzce!... M. NİHAT MALKOÇ |