Keçiburcu'ndan Diyarbakır'ı Temaşa
İçli türkülerinle yürekleri yakarsın
Zamanın oluğundan sonsuzluğa akarsın Kale ve surlarında tarihin nabzı atar Süleyman Camii’nde nice sahabe yatar Sözlerin şahikası, kamusumuzsun şehir!.. Muhabbetin esrarı, namusumuzsun şehir!... Ey Süleyman mabedi; fethin anıtısın sen!... İslâm’ın şiarısın, kutlu yanıtısın sen Ruhumuzu mamur et, ey sahabeler şehri!... Mavinin tonlarında akmalı Dicle Nehri Dimdik ayakta durur o görkemli surların Mâziyi utandırır bugünkü kusurların Gönül göğümde hilâl, Dicle’nin kızısın sen İçimde koyu hasret, ebedî sızısın sen Açıkhava müzesi, her yanında tarih var Usandık karakıştan, gelsin artık nevbahar Beş vakit diriliştir Ulu Cami’de ezan İslâm’ın gözbebeği, mübarek olsun kazan Mardin, Urfa, Dağ Kapı; kapılar şehrisin sen Gönülleri sulayan muhabbet nehrisin sen Sevginin iksiriyle iyileşir her yara Kim perde çekebilir kadim hatıralara? Dicle’nin kıyısında halaylar çekilmeli Yüreklere muhabbet tohumu ekilmeli Aslına dönmelisin,tarihî köklerine… Hürmet göstermelisin ceddin emeklerine İslâm’ın ruhu sende, ey Doğu’nun kapısı!... Tarihî eserlerin bu toprağın tapusu Mâziden izler taşır Diyarbakır Kalesi Zifiri gecelere düşer ay’ın şulesi Hevsel Bahçeleri’nde yedi verir başaklar “Diyar-ı Bekr” göğünde hiç sönmesin ışıklar Dünyalara değişmem toprağını, taşını Soframdan eksik etmem leziz nardan aşını Ey Doğu’nun yıldızı, aydan arıdır yüzün Gecelerin muamma, bir başkadırgündüzün Bahar eriştiğinde çiçeğe dursun dağlar Cömert Dicle çağlasın, bire bin versin bağlar Dikenlerin kurusun, bahçende açsın lâle Gökte kutup yıldızı, gülümsesin hilâle Bereket membaıdır Diyarbakır Ovası Düşmanın inadına sürsün barış havası Dağılsın karanlıklar, bulanık su durulsun Birliğe kast edenin hesabı tez sorulsun Kavunun, karpuzunla süslersin tezgâhları Karanlıklar müjdeler aydınlık sabahları Gönlüme düşen cemre, Güneydoğu güzeli Muhabbetim daimdir, ebedî ve ezeli… Can suyun kesilmiştir, çatlamış dudakların Neyin işaretidir saçındaki akların?... Hicran ‘Anduk’ misali, yüreğimizde narsın Uzağımıza düşsen hasretinden yanarsın Ceddimden yadigârdır her bir taşın, toprağın Kökle bütünleşmiştir çınardaki yaprağın Etle tırnak misali; yurdum, yuvamsın benim Çöllerde bıraktığım özge Leylâ’msın benim Yeni günü müjdeler, ufkunda batan güneş Vuslatına göz kırpar içimizde kor ateş Çınarın köküsün sen, kesme bindiğin dalı Kargalara yüz verme, ey göklerin kartalı!... Halay çeksin güzeller, raks etsin leyl ü nehâr Zemherinin ardından gelsin gül yüzlü bahar Güzellik uykusunda yarım kalmasın rüyan!... Çok uyumak gaflettir, uyan ey şehir uyan!.. M. NİHAT MALKOÇ |