Şimdi Lütuf Yârin
Aklım çıkıyor birileri "nasılsın?" diyecek diye.
"kötüyüm!" desem günah, "iyiyim!" desem yalan olacak ya defterime, diyemiyorum. "Mutsuza kim bakacak?" şiirini de dinlemiyorum nicedir, zira kalmadı cebimde nergisim mutsuzlara lutfedecek. Acıktığımdan değil, belki öyle mutlu olurum diye yedim bir çok nergisi. Sorulacak her sorudan -bir torbacının narkotikten kaçışı gibi- köşe bucak kaçıyorum. Kaçırdığım gözlerim -Hiç adli sicil kaydı olmayan bir hırsız gibi- ne olursa olsun yakalanmam sanıyor. Soru sorulmazsa mutluyum, hatırlatmazsa biri "nasıl" olduğumu neşe saçıyorum etrafa. Kafam yastığa 4 karıştan 2 parande atlayış yapana kadar -dişinde kalmış maydanozu herkese gösterip eğlenmek isteyen çocuk gibi- gülümsüyorum. Gece beynimle verdiğim yarışta -günün yorgunluğunu evdeki çocuklara hizmet ettirerek atan bir asgari ücretli çalışan gibi- her gece zihnim kazanıyor. Kalbimi -gündüz, geceye yenilir gibi- kaybediyorum. Yaşantım boyunca yaptığım hiç bir şeyden pişman olmamam veyahut öyle hissetme zorunluluğum da yoruyor beni. Şayet bir pişmanlık bulundursam heybemde, sorana meze edeceğim "bak bu benim yaram!" diye. "Bak, bu benim yaram ve benim yaşantımda mutsuz olmamın gerekçesi." diyeceğim. Cebimden çıkardığım çözümü -iki motoru durmuş, stolla girmiş bir uçağı rotasına çevirebilirmek gibi- zor bahaneye "boşver, geçer!" diyecek olan sevgili "nasılsın?" sever en azami konuşmasını yapıp usulca uzaklaşacak ve daha az yalan söyleme gereksinimden kurtulacağım. Daha az arkamdan konuşun diye bunu buraya iliştiriyorum. Dili din, gözü zina heriflere beni meze edenlere de selam ediyorum. Vaktiniz var; sabrı severim. Ben geldim, dualar dilerim. |