Adıyaman Şehrengizi
Yüzün güleçtir senin, şehirlerin incisi!...
Göklerin kartalısın, hakikatin öncüsü!... Seni düşünedurdum kapayıp gözlerimi Mâzini mâzim saydım, iz ettim izlerini Seyirtepe’ye çıkıp seyrettim cemâlini Şerefle taşıyorsun o asil kemâlini İlâhî bir nakkaşın kaleminden çıkmışsın Yatağına sığmamış, bentlerini yıkmışsın Buram buram bir tarih yatmakta toprağında Köklerin imzası var, çınarın yaprağında Ekmek kadar azizsin, dört yapraklı yoncasın Muhabbetin bağında gün görmemiş goncasın Eşsiz güzelliğinle taht kurdun gönüllere Kokunu bağışlarsın bahçemdeki güllere Gurbet türkülerinde yanık bir ezgisin sen Alnımıza çizilmiş derin bir çizgisin sen Şehrengizler güzeli, yamansın Adıyaman!... Akdağ’ın tepesinde dumansın Adıyaman!... Soframda kuru soğan; ekmeğim, aşım benim Hasretin gözesidir, gözümde yaşım benim Işık süvarileri aydınlatır geceni Düşürmezsin dilinden aşka banan heceni Dolunayın şavkını senin yüzünde gördüm Hasretin ateşini sevda közünde gördüm Sabahı sende gizli, karanlık gecelerin Yüreği tutuşturur ateşin hecelerin Mâziden istikbâle yaşıyorsun gönlünce Kardeşlik havasını soluyorsun ömrünce Güneş bir başka güzel doğar Nemrut Dağı’ndan Sevgini eksik etmem gönlümün otağından Zifiri gecelerde karanlığa ay düşer Eşsiz güzelliğinden bize de bir pay düşer Besni’de üzümsün sen, damaktan tadın gitmez Canlanır hatıralar, gönülden yâdın gitmez Gönül göğümde yıldız, yamansın Adıyaman!... Hasretin yarasına dermansın Adıyaman!... Atatürk Barajı’nda sular aşar bendini Fırat’ıma vurmuşlar sevdanın kemendini Zamanı heybesinde taşır Saat Kulesi Çağlara meydan okur Adıyaman Kalesi Umutlara gebedir bu toprak dört mevsimde Anılar dile gelir siyah beyaz resimde Bembeyaz yorgan gibi Dibek Dağı’nda duman Rüya içinde yüzer Kommagene’de zaman El emeği göz nuru Pişinik Halıları Sıla aşkıyla yanar şehrin sevdalıları Nice gizemler taşır, sırrın hasıdır Nemrut Dünyanın sekizinci harikasıdır Nemrut Kök boyalı iplikle halı kilim dokunur Kadim Ulu Cami’de ne hoş ezan okunur Zamana ve mekâna sığmaz gül yüzlü diyar Üstünde yaşayanlar, dünden daha bahtiyar Efkâr başından aşkın, yamansın Adıyaman!... Çekiçle örs arası zamansın Adıyaman!... Örenli’de görmeli Perre Antik Kentini Hakikat dümdüz eyler hayallerin bendini Samsat, Kommagene’nin kadim payitahtıdır Suya batan güneşin ışığıdır, bahtıdır Gün boyu dolup taşar Oturakçı Pazarı Akla durgunluk verir Kral Kaya Mezarı Fırat’ın yatağından buz gibi sular akmış Cendere Köprüsü’nü Romalılar bırakmış Çelikhan’ın simgesi, yüzen adalarıdır Kulağımıza çalan, dünün nidalarıdır Kâhta tarihin nabzı; cennettir dağı, taşı... Petrol kuyularında iner kalkar at başı Gölbaşı deyip geçme, bir cennettir burası Nemrut Tümülüsleri dünya kültür mirası Anlatmak kolay değil Sincik, Gerger, Tut’unu Sofrandan eksik etme mercimek, nohudunu Zemheride baharsın, yamansın Adıyaman!... Kanımızla yazılmış, destansın Adıyaman!... Antik şehirlerinde zaman durmuştur sanki Cevap isteyenlere, soru sormuştur sanki Hititlerden Bizans’a ne uygarlıklar gördün Barışın hırkasını sevgi ipiyle ördün Onca güzelliğini gören gözler şaşırsın Sahvan Bin Muattal’ın türbesini taşırsın Nice sırlar taşıyan dağların vardır senin Bir tohuma on veren bağların vardır senin Ezelî ve ebedî sevdalara yurtsun sen Dağların yamacında çakal değil, kurtsun sen Altından gerdanlıksın; yazın, kışın başkadır Onurlu yürüyüşün muhabbete, aşkadır Gönülleri yandıran türkülerin var senin Yarına sakladığın ülkülerin var senin Nazlı bir gelin gibi salınırsın ey şehir!... Eski taş plaklarda çalınırsın ey şehir!... Nihavent bir bestesin, yamansın Adıyaman!... Zalimin idamına, fermansın Adıyaman!... M. NİHAT MALKOÇ |