2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1670
Okunma

eskiden kahvemi şekerli içer,
kunduramı lostra boyar
pazar filesine astığım
kese kâğıdı rızıkla nemalanırdım
dağarcığımın boş arsalarına
tapusuz hayaller kurar
gelecek adına
kalıcı işler yapmayı planlardım
eskiden yeni mandallar aldığım
eskiciden daha eskiydik
paçaları ispanyol pantolonlarım
birkaç mandal ederken
her astarı tozutmuş ceketim de
çitileme leğenimizdi
eskiden eski kıymetliydi,
çünkü biz yeniyi iyi bilirdik
şimdi yine yeniden
eskiden olduğu gibi seven sevdalar
dünyayı kaldıracak kadar güçlü,
babama yaslanmış anam
çilekeşliğin timsali,
beni doğuracak kadar fedakar babam olsak!
olsak da eskinin bize bugün yeni olan
her şeyini ansak
mesela sabahları ekmek kızarttığım
maşa altı sobamızı
lütfedilmiş küçük bahçemize diktiğimiz
kanada güllerini
hayallerin idolü pembe renkli küçük,
iki oda evimizi
tatilde gittiğimiz gaz lambalı, lüküslü,
oradaki köyümüzü ansak!
yad etsek, yad ellerde kalmış
uzak akrabalarımızı
ikindiye yetişmek için evin önünden geçen
tonton sakallıyı
selam verirken almaya utandığımız
mütebessim yüzleri hatırlasak!
hatırlasak, ne kadar az hasetli
ve hırslı oluşumuzu
yeniden tanısak
alt komşunun kayın biraderini,
karşının eltisini
her kapı çaldığında postacıdır desek,
siyah beyaz film artistleri ciddiye alsak da,
ekrana buseler kondursak
ve yeniden...
eski olduğu için değil,
bize kalmadığı için özlesek.
Buğra San
22 Ağustos 2007
5.0
100% (1)