süresiz eylem antolojisiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın —Son hali
-beni okumaktan korkmamalısın
İsimsiz coğrafyada çok uzak enlemdeyim Artık terk ettim seni , süresiz eylemdeyim Şiir yahut kente sitem- Şehristandın gönlümde bir karanfil yahut Gül Şimdi neden yılanlar ağusunu zerk eder Acıya dayanırım lakin dağılır kakül Belki yorgun turnalar melalimi derk eder Gündüz geceden siyah ,gece hınçla boyanır Böyle dehşet ahvale hangi gönül dayanır Kanadını kırmadan göğünde uçan kuşun Dilerim yangınında önce kendin yanasın Sana sitem sözlerim asumanına kurşun Pişman olmazsan eğer ahuzara kanasın Çözemedim ben seni sırtımda vebal misin? Yoksa mahkum edilmiş tuğumda Hilal misin ? Küllenir feracesi kentin yangın sonrası Kırlangıçlar küsse de bilmem ki ne fark eder Zifirle puslanırken zalimlerin sofrası İnsafsız fevvareler beni derde gark eder Zulümle abad olmak berbatlıktır ahirde Direnmek asalettir , sokak sokak şehirde Unutma inmesi var tırmandığın yokuşun Ben mi çok kötümserim yoksa sen mi fenasın Korkmaz mısın sükutun idamı varoluşun Artık tarafını seç , yani kimden yanasın Güneşler mi üşüdü gölgesinde kininin Beyazlar mı karardı suskusunda dilinin Mahpus yahut şairin gözyaşları- İsimsiz coğrafyada direnişim metafor Dehlizlerinde kentin hayaller kuruyorum Göğsümde genişliyor bilinmez bir anafor Uçan her kırlangıçtan haberler soruyorum “Var mı ki rodinadan ferahfeza havadis? Yoksa her köşesinde hala güller mi hapis” Çalakalem sitemler mitralyöz kurşunları Bir bebeğin diliyle ediyorum kargıçlar Yusuf mekteplerine tıkarken dilhunları Savcılara dönüşmüş hor bakışlı yargıçlar “Bugünler geçer elbet,oyalanın bir süre Haset gardiyanları gülümseyin (!) mahşere” Sus diyor makul yanım ,susmalı kararınca Diğer yanım alazlı,yazsan diyor habire Zalimi tuz buz eder bazen siyah karınca Bazı tesellileri gerek yok hiç tabire “Biz ki herşeye rağmen umutluyuz azizim Biz ki herşeye rağmen çok mutluyuz azizim” Anne yahut koğuşa ağıt - İçindeki buhranı bilemez karanfiller Nergislerin sevdası geçmez dil çarşısında Pusu kurmuş bağrına yolsuz kalmış sefiller Diz çökmeni isterler nadanın karşısında Sanma kurnaz tilkiler yoldaş olurlar sana Sanma beyaz katarlar koğuşta süveydana Sıkıldın biliyorum karanlık dekorlardan Ağladıkça can parçan ,ciğerin olur pare Bir fısıltı yayılır nemli koridorlardan “Bu çıldırtan halete figan yegane çare” Sanma ahraz ozanlar türkü yakar sevdana Sanma poyraz dokunur sine-i rüveydana Kırlangıç ürpertisi ruhunda devşirdiğin Karanlık yolculuklar göç hikayene tema Bir avuntu çorbası döşünde pişirdiğin Yıldızlardan firari yollara düşmüş lem’a Sanma burulur dilin yare şiir yazarken Sanma sorulur halin perperişan gezerken Ümit asil bir gömlek,kutlu bir elbisedir Bilerek giymelisin ,ondan bu haykırmalar.. Yanağına yakışan ıslak kızıl busedir Ayağının altına sergi olsun sırmalar Sanma durulur deniz ,henüz vakit çok erken Sanma kavrulur tenin ,fırtınalar koparken Söğüt yahut dip dalga- Kimler için çalıyor etrafta boğuk siren Terk etsin karanfiller samit kasabaları Hiç umrumda değilsin somurtsun masum çehren Sırtında kambur gibi taşı akbabaları Kaybolsan tüm tarihin nehrinde usul usul Sen ki artık bir yoksun ister sus ister kasıl Avaneler semtinde evlerin tabanı zift Haset rujlu dudaklar ,yalanla kıpırdıyor Heybelere saklanan yılanın sureti çift Isırdığı güllerin dikeni çatırdıyor Bahçeleri harap et yak yık tüm etrafını Bil ki Yusuf soylular belirledi safını Zevk et dakikaları, bitmeye yaklaşmakta Rehin verdiğin vaktin kadransız saatlere Meçhul izbelerinde akrepler bekleşmekte Sürmek için zehrini,toz pembe vaatlere Duyuyor musun peki ağır ağır ve tik tak Vakit gelince artık yapamazsın bir atak Ne sirenin korkusu,ne yalan hikayeler Ne yılan zehirleri ,ne akrep tereddütü Değil mi ki vuslata kilitlenmiş gayeler Üveykler kucaklasın şanlı salkım söğütü Sana bırakmak olmaz bu şanlı efsaneyi Zaten ışık korkutmaz adanmış pervaneyi Maziden hatıradır , işarettir atiye Mükedder martıların riyasız sığınağı Zerresinde mündemiç kuvve-i imbatiye Gölgesinde yanmalı ahir vaktin çerağı Çağ açıp çağ kapayan nesle emanet söğüt Benimkisi laf değil tek anlayana öğüt Nevâ yahut umut neşidesi- İsimsiz sevgi desem küser mi taş duvarlar Yutarken milim milim hikmetin çığlığını Direnç idmanlarında susar mı şehsuvarlar Kabul ederek mecbur,lügatın sığlığını Bestelense şarkımız ha buselik ha nevâ Işık meftunlarına derdin kendisi deva Muson yağmuru içsem yemyeşil ormanlarda Ve ağlasam muttasıl baharın teşrifine Teselliler arasam imzasız fermanlarda Tenhada özenirken zamanın elifine Vakit geldi deseler,sil gözünden yaşını Sakitân meşherinde kaldır yerden başını Betül bir ses aradım,suskunlar ortasında Anne ninnisi gibi,nağmeli ve de dilcu Lakin direnmek çok zor zamanın yaftasında İsmini sayıklarken izbelerde dilucu Kızgın çöl ortasında vaha düşlemek asil Bu sevdanın hatrına gözünden şeydayı sil Beklemeliyiz çünkü ,yorulur yelkovanlar Ve güneş tulu eder sonrasında yeldanın Nazlı bir gelin gibi açınca erguvanlar Sevinç nesideleri ,söylenir bu sevdanın Vakit geldi deseler yakındır fecr-i sadık Sabah kente dolunca,sürgün olur karanlık O dilerse.. Farzımuhal |
Cok guzeldi eyvallah!