İMLA HATALARINI SEVİYORUM HAYATIN...Kırağı çalandı örselenen zaman, Göktü, Aşkın rengi, Elem ise körebe bir vazgeçiş. Kanaatin de dibinde, Kurak atlasların yorgun öfkesi, Buğusu yoksunluğun, Dibi tuttu işte kalemin, Kara yağız delikanlı bildiğim Her kelamı Bin bir titizlikle Geceye diktiğim… Sancılar ayyuka çıktıkça, Namert isyanı beşerin Savruldukça Peyda olan gecede Diri hasret Vebali imiş sevdaların Ölümlük rehavet. Kundaklandıkça benlik, Kurcalandıkça nefret Azabı bitmez kör yansımasında Köhne vazgeçişlerin Ufkunda Her daim nedamet yoksunu Yürekten bozma yırtık gömlek. Şimdilerden çalıntıyım işte, Dün mahmur desek de Ne fayda! Görgüsüz bir özlemle büyürken Hece hece Muştulanana lanet okur Derinlerdeki titrek izlek. Kambersiz düğünmüş her gün Yazmayalım da Geçer mi zaman aheste aheste? Yanmasak usulca Kuru sıkı tebessümlerden nemalanmak Yine rahmetin sancağı, Debdebeli yaşanmışlıklardan Geride kalan. Tık nefes her imge, Yokuş yukarı çıkmak kadar Savrulası niyazın Hangi adresi varılmaz bir kör nokta? Hangi laneti buyur eder de evren, Tıpa tıp sarkacı Evrenin ve yüreğin, Neye delalet olsak da Vuku bulanı dindireceğiz Seher yelinden öte Poyrazın soğuk ve yansız ağrısı. İmla hatalarını seviyorum belki de hayatın: Hani üstü örtülü korkularımın Yamalı heyecanını seviyorumdur kim bilir Bir de utku ve ufku Olmayan yaslarımı. Yaza yaza yas kalmadı, Diyebilsem keşke yoksa Dedim de mi de bunca saattir Yokluğunu içiyorum Hiçlikle örülü cümlelerimden Tek satır damlamazken Boş sayfaya? Belki de boşluğumun dolu yanıdır Şu sinsi hüzün. Belki de irili ufaklı ölülere Söz geçiremediğimdendir Hatta kıskanıp da gidenleri Hala niye tutunduğumdur hayata Şunca inisiyatifi bile Çok görürken kendime. Kendimce de ölebilirim: Tıpkı örtülü ödenek misali, Sazan misali atladığım her hediyeyi Bir de kopuk dirayetini evrenin Mal ederim aralıksız hazanıma. Mutlu olmayı denedim Hem de daha dün. Belli ki, ağır geldi bünyeme Belli ki istiflediğim değil de İndirgediğim o tablodur Yine kıyasıya sevip Kıyasıya nefret ettiğim Yine bana dair bir safsata üretip Benlik bir iç çekişle Yetmek değil de evrene Eremediğim hidayeti Kurcalamamdır bunca zaman. Ve sorduğum o tek soru ile Yine evrim geçirmeye doğru yol aldığım Çocukça bir isyandır Az sonra çarpılacağımın bilincinde Bir de kopamadığım şu ölümlü dünya. Ne vardı şimdi de bunca mutluluğu Taşımak ilk kez de değil üstelik Düştü payıma Ve havan batsın, kızım, diyenlere Bile tebessüm armağan ettiğim Bir akşamüstü: Hem de yakarışım bile hezimetle Ve en görgüsüz mutluluğu Heba ederken Gecenin bir vakti. Hele ki köreldiğime delalet Yazmaktan cayıp Mutluluğa sığındığım. Korkuluk misali eşkâlim Hani olur da ilham gelip çalar kapımı, Demek bile esefle cehaleti yargıladığım, Sonra da hayatı sonlandırmayı Anbean tehir ettiğim… demedim Farz et, sen yine de Tanrım, Demem nasıl ki boynumun borcu Sona eren bir hikâyeden Ben ne zaman alacağım payımı? Derken kinayeden uzak, Sezerken akla ırak Zaman ki en ceberut yargı Yoksa ben de mi yarıladım ömrü? Hicap bildirgem, Teyellediğim zamanı Şu yamalı benliğe, Sonra da koyuverdiğim mutluluğu Armağan etmek. Kim ise gülme özürlü Belki de dikenim içten içe Kanatırken gül cemalimi Kayda değer ne ise ifşa etmedim bil ki Kaybını önemsemediğim Üç beş yılın da hesabını sormak Bana mı kaldı? Ey, sen peri masalım; Ey, körüklü sevdam Yalın ve yalan olsam keşke Keşke bir de yansız sevsem Deli gibi tünesem her dalına sevdanın Sonra da budasalar ikimizi el ele. İşte düştüm yeniden aşka, Kalıbımı basmayı düşünmezken Hatta bir kez bile beni Dillere düşürmemişken. Senden alacaklıyım ey, hayat Derme çatma kulübemde Yalnızlığımla beni rahat bırak, Demenin hüznü çöreklense de Demediklerimi Unutmadan Dalmalıyım uykuya Dediklerimi lanetlemeden Tanrı Sığınmalıyım tövbelerime Beni bir sen anlarsın ne de olsa. |
TEBRİK EDİYORUM HOCAM SAYGILARIMLA YÜREĞİNİZE SAĞLIK EFENDİM..