simurgsaat, yangın göçü birazdan kıyamet doğacak yaşamın solduğu yerden inziva sessizliğinde melekler gözü yaşlı bekletilmekte… masumiyet, yazgısında daimi teslimiyet kanatırcasına, kopartılırcasına diş geçirilmiş süt tepelerinde prematüre günahlar emziriliyor boğum boğum sokuluyor krallığında akrep güneş, kasıklarından eritiliyor güne doğamadan sorgusuzca, tek celsede ışığından asılıyor ay yakamozlar tek tek boğulup sürüklenirken ıslaklığında, ucubeler can buluyor kum örgülü habitatlarında bilinçaltım, dramı epik bir senfonide cızırtılı nakarat dengem, tepe taklak ve gözü yaşlı sıratı düşlemekte döl düşmeyen rahmin ironisinde düşük telaşıyım eteklerime uzanan denizlerimden dağları sektirsem de, önüm, arkam, sağım, solum, sudan kesilmiş ganj kurusu sobelenmek ise, kızgın kum denizlerimde su buğusu kıvamında, nabzında tutukluk yapmış yarına bir sigara daha sararak kıyamında, dünü katlediyorum bugünden feyz alarak dört yanım, avlusunda safları tutulmayan duada cenaze pabucu ters giydirilmiş caddelerde seken adımım mahşeri yangın oluyor başımı yasladığım her omuz dehlizlerime kol kanat olsa da zümrüd-ü anka, küllerimde buz mavisi korlar besliyor yalnızlığım göğümde, mızraklanan çiçek körlüğünde rengim şakağımda, sinsice ecelime biriken terim dilim ki, faili meçhul masallardaki piç yalnızlığı kıblesinden ah-ı sürgün secdeyim belki, abdestsiz bir giyotinin son nefesime bahşettiği cellat keskinliğiyim belki de ve sen, suyunda ateş beslediğim damıttıkça içimde harelenen, belinden kavradıkça da tenimde parelenen aşk aklım, coğrafyanda harebe kokun, içimde sendeleyen kurşun dudağım, pasında filizlenen su ağrısı inancım, inançsızlığımın gölgesinde kayıp bir ülke tütsülenmiş ruhların çığlıklarına inat küllerimden bize doğmadan hemen önce avuçlarımda Tanrı biriktireceğim yangınlarıma emanet… ilhanaşıcıaralıkikibinonyedi. |