CEMİL BEY VE KEDİLERİ – 40I Bu şiirlerin gerçek hikayesi Arke Adası Romanımdadır. Soner ÇAĞATAY Kasap koşup getirdi kutuyu dükkanından Biraz da bulaşmıştı konan etin kanından Dedi ki Cemil beye: »Bu görür mü işini?« »Elbette görür« derken duydu iç çekişini Cansız kediyi aldı; karton kutuya koydu Sokakta bu garibe, en çok üzülen, oydu Kapattı kapakları, titreyen parmaklarla Farkı yoktu ellerin sararan yapraklarla Sonra patatesleri topladı çabuk çabuk Hafif yaralanmıştı, bazılarında kabuk Ambalaj kâğıdına, etleri tekrar sardı Ne de olsa evinde yiyecek kedi vardı Aldırmadan yürüdü bakan kalabalığa Birden biri bağırdı: »Yol verin babalığa!« -Beyim hangi mezara gömeceksin naşını. -Gel kemikten yapalım meftamızın taşını. Cemil bey durup baktı konuşanın gözüne Bir hamlede tükürdü mendeburun yüzüne »Terbiyesize bak ya, dalga geçiyor canla.« »Değerde vallahi denk değilsin solucanla.« »Hiç değilse alaya almaz ölmüş hayvanı.« »Hiç biriniz tanımaz peygamber-i zişanı.« »Taziyeye gitmişti Zeyd’in kuşu ölünce.« »Bayağı sevinmişti çocuk biraz gülünce« »Çekil şimdi yolumdan, suratını da asma.« »Evladım vurmalısın bencil nefsine tasma.« »Alaya alma insanı ve hayvanı bir daha.« »Bunu tetrarlamazsın varsa saygın Allah’a« »Sadece şaka yaptım, buyur geç, güle güle« Bir kadın rica etti: »Uymayın bu cahile.« II Aradan geçip gitti bakmadan arkasına Ağlarken sızı çöktü, gözlerinin kasına Yürüdü aynı yolda bulmak için pikabı Boşuna verilmemiş keçi Cemil lakabı İnatçıydı hak hukuk ve adalet yolunda Zira kocaman yürek taşıyordu solunda Yalaka hiç değildi, dağ gibi dik başlıydı Hırsızlara, zalime, zülme çatık kaşlıydı Sevmezdi hiçbir zaman insana tabasbusu Çıkar için, makama tapmaktı tek kabusu Okulda öğretmenken tanımıştı âlemi İnsanı hoca yapmaz kitabı ve kalemi Talabenin talimi, dert değildi müdürde Zannederdi ki eğitim imza ile mühürde Elini hiç koymazdı, taşın altına, taşın. Umurunda değildi çocuğu vatandaşın. Kâğıt fazla gidiyor diye ona kızardı Bazen kara tahtaya uyarılar yazardı Cemil bey karşı çıktı buna her defasında Beyin değil taş vardı müdürün kafasında Dik duran öğretmene, atardı bir iftira İsteklerini yapmaz, yaptıramazdı zira Öğretmenler susardı, devlet amirin demiş. Başlarına atamış, dolgun maaş ödemiş Hızar atolyesine geldi Cemil bey ama Sert çıkıştı pikabı, temizleyen adama: »Sen miydin biraz önce bunu kullanan şoför.« »Bir can aldın, kutuyu açayım, gözünle gör.« İşçi demirden tutup, baktı Cemil hocaya Şöyle dedi çengeli takar takmaz kancaya: »He bendim ne olacak, kedi öldüyse öldü.« Dedikten sonra adam, kahkahalarla güldü. »Amcaya bak geziyor pis nankörün leşiyle.« »Gezmek varken çocukla, evindeki eşiyle.« Son cümlesi gücüne gitti Cemil hocanın. Sabrını tam taşırdı, hor görülmesi canın: »İn aşağıya küstah! Haddini bil edepsiz.« »Şu zavallı yavruyu ezip geçtin sebepsiz.« III Hızar atolyesinde biri vardı, biraz yaşlı. Makineyi durdurmuş bakıyordu telaşlı Tartışma şiddetlendi, kavgaya ramak kaldı. Derken eğilip yerden tahta parçası aldı. Koşarak geldi: »Ne var, ne oluyor burada?« »Kabadayı mısın lan!« deyip kızdı Murad’a »Beyefendi ne yaptı, bileyim ben hatayı.« »Söyleyin de kırayım sırtında şu tahtayı.« Cemil hoca, kutuyu açtı: »Kedimi ezdi.« »Yoksa bu piri fani buraya hiç gelmezdi.« »Vallahi çok süratli, sürüyordu pikabı.« »Nerdeyse ezecekti, bendenizi, kasabı.« »Tozlar dağılınca da bir baktık, kedi yerde.« »Dostum! Eğilin bakın, kan izi var tekerde.« »Yavaş gitseydi biraz, hayattaydı o şimdi.« »Sorarım size canı bu kediye veren kimdi?« Genç zıpladı pikaptan: »Ne işi vardı yolda?« »Hiç işaret levhası, görmedim sağda, solda.« »Yoluma çıkmayaydı, ben de ezmezdim onu.« »Çiğnenip gebermezdi, böyle olmazdı sonu.« »Kes lan« dedi hızarcı, yüzüne tokat attı. »Yaradan, hayvanı sen ez diye mi yarattı.« »Beyefendi kimsiniz, sorsam.. Nedir adınız?« »Cemil…Birazcık fazla olmadı mı tokadınz.« »Az bile… Bu aptala, nasihat kâr etmiyor.« »Verdiği zararlardan ders alıp âr etmiyor.« Hızarcı, Cemil beye döndü nâdim haliyle. Sonra sağ omuzunu sıvazladı eliyle. »Varsa yolu edelim, suçumuzu telâfi.« »Şunları istiyorum demeniz bize kâfi.« »Bu gün bu aptalı da kovacağım, bak görün.« »Yanımda ne işi var, canı görmeyen körün.« Cemil hoca elini kaldırdı: »Hiç gerek yok.« »Şimdi aklıma geldi, ağaçlarda yuva yok.« »Tahtadan yaparsanız, sevaba girersiniz.« »Bence çok iyi olur; peki siz ne dersiniz.« »Olur derim Cemil bey, ağaçlara asarız.« »Üstelik bir damgayla, isminizi basarız.« »Adım olmasın lütfen, gösteriş reklam olur.« »Gösteriş yapan O’na değil nefse râm olur.« S / ÂYE 3 ARALIK 2017 / ESKİŞEHİR Kelime: Tabasbus: Yaltaklanmak. Kendini küçülterek riyakârlıkla kendini beğendirmeğe çalışmak. |