İSTANBUL GİBİ...Eski ahşap yalının penceresi açıldı, Bir çift yeşil, kor gözün hüznü ufka saçıldı. Taş plâktan ruhu saran nağmeler dökülürken, Yakıyordu anılar, eskiye götürürken... Gönlünün sayfaları koparken yaprak yaprak, İstanbul kokuyordu her taraf, çimen, toprak. Anarken gençliğini, yandı gönül telleri, Gülabdânlar tutardı, beyaz zambak elleri. Merdivenden salınıp, uçar gibi inerdi, Mor salkımlı bahçeye mis kokusu sinerdi. Erenköy dile gelir, ağaçla konuşurdu, O âhu gözler dalar, mehtapla sevişirdi. Güzelliği İstanbul, ruhu İstanbul’a eş, Görenin yüreğine doğardı sanki güneş. O nârin bileğine, yosunlu taş basamak, Mahcup bir edâ ile, bakardı hep kaçamak. Denizin dalgaları, dalgalı saçlarında, İstanbul yıldızları minik avuçlarında... Eski ahşap yalının penceresi kapandı, Bir çift yeşil göz yine, yine mâziyi andı. Ruhların sanki yanıp, inliyordu nefesi, Kubbelerden göklere yayıldı ezân sesi... İstanbul yavaş yavaş bir tüle bürünüyor, Ufuklar boydan boya İstanbul görünüyor... Hâlenur Kor |
ıstanbul'dan ziyade
ıstanbul'u özledim
Tertemiz, saf ve sade
ıstanbul'u özledim
Gönül öksüz bu gece
Efkarlıdır her hece
Hasreti bile yüce
ıstanbul'u özledim
Nefes nefes aradım
Dert çekmeye yaradım
O'nda kaldı muradım
ıstanbul'u özledim
Ey masum bakışlı yar
Gözünde istanbul var
En az gözlerin kadar
ıstanbul'u özledim (uğur ışılak)