AĞAÇLI YOL
anımsar mısın,
birlikte kurduğumuz ilk gençlik hayallerini... masal tadında geçen o sevda günlerini... saçlarını ırmağa seren morsalkımları, suyun aynasındaki gülleri, gözlerinde billurlaşan ay aydınlık geceleri... hayattan roller çalmadığımız, nilüfer çiçeği kadar saf ve su kadar berrak kendimiz olduğumuz günleri... çok uzaklarda sanırdık o zamanlar geleceği. geçti artık, meltemlerle serinleyen yorgun yaz akşamlarında kaldı hepsi. her hayat gün gelir, çekilir zamandan. ama her yaşanan çekilmiyor hafızadan. bir suçlu gibi, yıllarca firar ettim anılardan, teslim oldum dün, sensiz ilk kez geçtim ağaçlı yoldan... hani, asude sokak derdim de gülümserdik, el ele yürürdük de, bitmesin isterdik... rüzgar kalan yaprakları topluyordu dallardan... bahçeli evlerin yerini yüksek binalar almış, eser kalmamıştı geçmiş zamanlardan... bir tek cumbalı yeşil ev kalmış sokağın sonunda, solmuş boyası, kırık döküktü camları, "satılık arsa" yazıyordu ön duvarında... |