boşluk alfabesiz
bilmiyorsun ne dense duysan
boşluk ses geçirmiyor eşiğe a terkedileni bir bebe ağlasa şimdi sütü aktı akacak duvar taşıyan omuz mutlu kurbanlar hep gülümser o taş keseni sözler gibi boşluk bu ciğerleri havasızlık nefes alamıyor ağacın yüksek elleri kabukları var gözlerin yosun taslarda üzüm tadı hatırlat diyorsun göğsüme soğuyup gideni izleri susmadan ayakların rüzgardan ödünç alınan itikadı siyah saçların güneş yüzü bilmiyorum ben anlatırdım sana fısıldayan kuyunun çatlayan dudaklara serinliğini kuş kanadı gelenlerin titrettiğini toprağın yüreğini nasıl dar boğazlar aşanı mektubat uçurtmaların neler gördüğünü bilsem derdim gidip avuçlara geleni 0040 |