serçe yüreğim
hemen yanı başımda
tam da şuracıkta bank üzerine oturuyorum sonbahar yaprakları arasında müdavimsiz bir çınarın altında sararmış Ekimden geriye kalan gönül yorgunluğumla başımı kaldırıp kuru dallar arasından uçsuz bucaksız gökyüzünü izliyorum sessiz hıçkırıklarla direniyorum hayata direnmesine de bir türlü cesaret edemiyorum uçmaya ’Kanatlarım kırılalı çok oldu’ diyorum korkuyorum vazgeçiyorum başımı yere eğip tekrar sararan yaprakların arasında derin sessizliğe gömülüyor köhne yüreğim içimin ormanlarını ateşe veren meş’alenin izlerine takılıyorum koparıyor bedenimden parça parça birşeyler yine sağır yine kör ve dilsiz bırakıyor sol yanımı köşe bucak kendimden kaçış öykümün gerisinde bırakıyorum düşlerimi ama yok işte! ne cesaret, ne tutku bir adım atmaya mecal bırakmıyor geçmişin siyah izleri ve sonra, toparlan diyorum bir adım daha at ama yokk ! sonrası uçurum deyip tekrar vazgeçiyorum simsiyah damlalar birikiyor göz çukurlarıma var gücümle asılıyorum göz kapaklarıma süzülmesin diye yanaklarıma felaketim olmasın gün batımına sığınıyor serçe yüreğim sonsuzluk uykusuna dalmadan önce biliyorum düşerse damlalar yere serçeler ölür. DEĞER VERİP SAYFAMI ZİYARET EDEN TÜM KALEM DOSTLARINA TEŞEKKÜR EDERİM ____SEVGİLER |
derler ki delilik gençliğin akıllılık da yaşlılığın süsüdür
aşk hasretin gözyaşlarıyla bestelenmiş acı türküsüdür
yürekleri tohumun da ayrılık olan aşklar acıtır en çok
aşk seven ve sevilenlerin gözyaşlarıyla yazdığı öyküdür