Yaprağın suhuletiyle nazar!
Zaman geldi ve yapraklar
En severek tutundukları, dalları Bırakmak sonunda kalıyorlardı. Çaresiz ve sessizliğin eşiğinde Ne kadar tutkunlardı, hazzın, ahengin… Zevkin, güzelliğin, etkilenmenin Esin kaynağı olmalarının vakti gelmişti işte. Öncelikle zaman ve mekânın sahibi Bir zaman dilimi içinde şekillendirmişti Her şeyi yeraltı fabrikasının harika diyarında… Oldukça basit gördüğümüz, toprak, Su ve güneş ne muazzam bir sermayedir. Ekilen, büyütülen, biçilen hasat zamanı, Hazanın da beklediği vakit olmuştur. Ne yapsın hayat devan ediyor. Bir boşluğa müsaade etmiyor bir diğeri yerini alıyor. Eğildim sokağın artasın da mahzun Bir şekilde akıbetini bekleyen yaprağın yanı başına… Parmaklarımla okşadım onları. Sevgi kokuyorlardı. Vefayı anlatıyorlardı. Metaneti vurguluyorlardı. Sabrı soluyorlardı. Onlar vuslatın ne demek olduğunu biliyorlardı. Oysaki yalnızca sararan ve kopan bir yapraktı. Rüzgârın esintisine dayanacak takati kalmamıştı. Ve en sevdiği yârinden Ayrılmak zorunda kalmıştı. Çaresizdi. Biganeydi. Yüreğinin acısı o kadar şiddetliydi ki, Bu durumun hissedilmemesi açısından Yumuşaklığa ve yerlerde çamura, toprağa Bulanmaya adamıştı adeta kendisini. Adeta bir divane gibi… Bir sazende gibi… Bir aşkın figanesi gibi… Avuçlarımla kucakladım onları, yeniden Koklayarak akıbetlerinin hayır olmasını diledim. İçlerinden birkaç tanesini güzelce Mendilimin katlarında yatırarak, Ceketimin koyun cebine koydum. Bu güzel yapraklar bana o kadar güzel Manalar yüklüyordu ki, aldığım haz tarifsizdi. Alıp götürüyordu uzaklarda kokan diyarlara… Aşka, sevdaya, hasrete, vefaya, Dostluğa birçok unutulan nice Güzellikleri bir kez daha dalınan kopan Ve sokaklarda savrulan yaprakla anıyordum… Mustafa Cilasun |