Bir Sonbahar Senfonisi
Bir bardak çay içinde
bir küp şeker erirken sigaram tüterken rüzgarın gürlemesi içinde eriyor yaprakların loş fısıltısı klasik müziğin nostaljik melodileri çınlıyor kulaklarımda sonbaharın içinde eriyen düşlerim gibi Sonsuz bucaksız kır ve rengarenk gökkuşağı eflatuna çalan vadilerin yurdu güneşin doğduğu hayaller ülkesi Ve gecelerimde sessizliğin heybetinden ürküyorum gündüzlerimde uzadıkça uzuyor telefon konuşmaları her yer mahşeri kalabalık cam kuleler minareleri aşan kristal sütunlar ağzına kadar dolu asansörler her daim Soğuk merdivenler sonsuzluğa çıkıyor gibi dolambaçlı ve siyaset yapmayı sevmiyorum demokratik susma hakımı kullanarak diktatörlüğümü teyit ediyorum Barış ve Savaş sadece ölülerin sayılarında değiştiğini fark etmek gibi sessizim Kararıyor ortalık ve her şey yeniden başlıyor mekanizma dönmeye meyili fısıltılı sesler kızıl bulutlardan duvarlardan derinlikten gelen boğuk çığlıklar gecenin içinden tesadüfen geçerken karanlığın içinde kaybolan bir madenci gibi Boğuk seslerin eşiğinde bırakılmış parlak ayakkabılar ve sessizlik içerdeki yaşamın kanıtı gibi yaşamak zorundayım diyerek yürümeye devam etmek gibi Kabalık mahşeri sokaklarda koşuşturan bu insanları tanıyor muyuz? uçsuz bucaksız sınır duvarları gibiler Duvarlar ardında son baharın boğazında yükseliyor kış buzdan bir nefes gibi soğuk ve zemheri karanlık Gökyüzü gri tonunda sönük ve mülteci kuşlar mayınlı tarlalar ortasına kurmuş yuvasını adlarını bilsek de "kimin umrunda"? Çayım da çoktan soğudu bir yudum içemeden ya aşk hani tükenmezdi bitmezdi? bak eridi yok oldu çoktan bardak içinde şeker gibi ya siyaset kimin umrunda ki? özgürlük var sonuçta... Söyle ilkbaharım; nasıl bulacağım seni sana nasıl ulaşacağım? Suskun// |