ACI HAYATŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Canim annemin Avustralya’ya goc ettigi 1996 senesinde kisa sureligine ondan ilk ayrilma sokuyla yazdigim siirimdir. Tekne kazintilari nedense biraz gec buyurler. Ve ilk genclik yillarinda nedense insan daha cok aciyor kendisine. Kucucuk dertleri bile dunyanin sonu saniveriyor. Sanki gorup gorecegi dert oymus gibi, daha goncayken solan gul saniyor kendisini...Insanin kendisine acimasi kendisine yaptigi en buyuk kotuluk...Eger sonucta sevdigine kavusmak umidin varsa, o bekleme suresi de nimettir oysa ki. Sevdiginin kiymetini gonlunun daha da derininde hissetme sinavindir. Her sey de hayir oldugunu, sabretmenin ruhuna kattigi acinin, aslinda ona guc kazandirdigini ve buyumene vesile oldugunu anliyor insan. Annem Avustralya’ya gittiginde yanimda kaldigim guzel nur yuzlu teyzemin dedigi gibi Yaradan’in sinavlarina sukredince diken gul, aci da tatli oluyor.
ACI HAYAT
Bak anneciğim, Ne kadar da minikmişim! Gözlerimde gülücükler, sevimli bir bebekmişim... Hayatı tanımadan, belli ne çok sevmişim. Hiç ayrılmayacak gibi sıkmışım elinizi! Meğer dertlerde büyüyormuş büyüdükçe insanın içinde... Hayat acımasizmiş pusuda...Büyümemi beklercesine. Elimde yok artık elma şekerim, keten helvam, Dudaklarımda o kayıtsız gülüş yok artık. Meğer o günler ne de güzelmiş! Bahar bitmiş anlamadan , kış gelmiş. Dostlar bile unutmuş, çekilip gidivermiş... Bu gurbetlik acısı içini yakıvermiş. Yaprakların dökülmüş, çiçeğin soluvermiş. Meğer hayat...Goncayken güzelmiş anneciğim. Esin Çelik Karayeli 1996 Photo credit : Emile Munier |
Kalemin susmasın usta
____________________________________Selamlar