VAKİTSİZ SÖYLEYİŞLER-IX
41. VAKİT
gürültüyle çatlayan uzak aydınlığımsın benim ıssızlığın dağlara doğru çekildiği duraklarda nasıl benzemeye başlarsa bir insan sevgilisine ağladığında ve güldüğünde nasıl benzerse karla karışık yağmurdur aşk senin sesinde artık karanfilimizin serpilme vaktidir rüyâlarımızın birbirine sarılma vaktidir sesini sesime bitiştir, yüzünü yüzüme hiç olmayacak bir duaya bile âmin der gibi leylâ’sına kavuşmuş bir mecnun düşle nurlandır yüzünü, dansa başlayalım, şafak sökende 42. ÖPMELERE DOYAMAM yol arkadaşım.. şiirden kadınım.. günlük deniyor da; neden saatlik, dakikalık, sâniyelik denmiyor? ben sana, yalnız, gün gün dolu değilim ki; dakika dakika, hattâ, sâniye sâniye doluyum.. sâniyeyi milyarlara bölseler, o kadar doluyum.. düşünsene: senin taşkınlığını, sâniyenin milyarda birinde bile yaşayan benim. zaman ne ki zâten? onu insan yarattı, sonrasında da taptı-tapındı ona. yaş diye bir şey çıkarttı, püsküllü-belâ yaptı başımıza.. biz gene de umursamadık onu, umursayanlara şaştık kaldık.. aramızda bilmem şunca yaş farkı.. nüfus kütükleri öyle diyor. isterse 1500 yıl fark olsun, bize sökmez benim şiirdenkadınım, çiğner geçeriz evrakı ve kayıtları.. bana sen öğrettin, bu yaşımda bunları.. çıldırmayı sevdadan.. tıkabasa ağlamayı.. sevinmeyi, hüzünlenmeyi, içlenmeyi.. tetiklenmeyi sevdadan.. köpüre köpüre bilinçlenmeyi... sanal dünyada leş gibi kokan, paçavralardan-palavralardan ibâret aşklara, "yapılan aşklar"a, sen çektin dikkatimi.. hiç kimse birine bir şey öğretemez dediğin hâlde, niyeti olmayana.. sen ne yaman eğitimciydin... ben niyetliydim, işâretliydim sana, sevgilim.. beni sen inşâ ettin.. sevgilim, şiirdenkadınım.. ilkyazım benim, güzüm, kışım, yazım.. kimbilir kaç yüzbin mevsimimsin.. başka şiir yazamam ben, senden ırakta.. etine geçirdiğin tırnaklarından, çığlanır ve çığlıklanır bu dünya.. akabinde, etinden tinselliğine yayılan... sınırlarımı çizerim.. yalnız senin aşkınla, yalnız senin şiirinle geçinir giderim... öpmelere doyamam seni... ben, alfabenin en çok iki harfini severim. söyleyemem hangi harflerdir onlar, büyüsü bozulur. (x) meğer ki, ben seni öpmelere doyamam: bu kadardır. (x): Rivâyet edilir ki: Fazıl Hüsnü Dağlarca şair, kitaplarından birini bir gecede yazmış, delirmişçesine bir coşkuyla. Ölmüş-gitmiş söylememiş adını o kitabın: Büyüsünün bozulmasından sakınırmış. ŞiirceDergi, Aralık 2002, Sayı 12 43. GELSİN ANLATSIN SENİ üzüle-süzüle tırmandın sürgit sevdanın o çok sarp yokuşlarını yıldızlar sırdaşın oldu ay ışığı yoldaşın yoldaşın ay ışığı toprağın kalbinden öğrendin ömrünün değerini bir kez yaşadınsa sonsuz kez öldün tuhaf ve tanımlanamaz bir çiçek olarak çiğnendikçe gürleşti kökün, yaprağın rahman ve rahim olan gelsin anlatsın seni gelsin anlatsın seni, rahman ve rahim olan (*): Bir Nokta, Mart 2016, Sayı 170 44. AĞU GAZELİ "Hayat: düşünenler için komedi, hissedenler için trajedidir." Walpole --- ansızın çakan bir şimşeği yorumlayarak geliyorum dünyaya yalnızca alnındaki akıtmasıyla sığan atlardan elem ağacıyım ben: yaprağım tez dökülür vicdâni retçiliğimle birleşik dalgınlığımdan milyon alev, milyar alev ve sonsuz alev varlığımı hiçliğimle öpüştürür ayrılıklardan o çıkar karşıma sabahları, buğulanmış bir gül olarak ağulanmaktan ağulanmaktan ağulanmaktan buruk gazel, ince su, ağır kelime birbirini iterek kaçarlar duyarlığımdan 45. NASIL? benim aşkım siyâsi ve mültecîdir dizginsiz barışkanlık bunu nasıl anlatmalı bakışlarına? |
Canlı heyecanlar gönül dolusu bu güzel bir şiirle anlatılmakta…
Bütün kalbimle…
Çok beğendim…
………………………….. Saygı ve Selamlar.