Eylül
Eylül
Bilmediğin bir gecenin karanlık sabahıdır Dinmeyen yağmurlarını yağdırır şehirlere Hınca hınç dolu sokaklar, cadde gözyaşıdır Çocukların vakitsiz uyanan korku çığlığıdır Annelerin sevgililerin atıldığı çöl hasretidir Eylül paşa emirlerin yağdığı şaşalı gecedir Ufku haps edilmiş ülkenin devre arasında Tek kale tek takım golleri sıraladığı sahadır Eylül bütün yaraların irinle sarı sarı aktığı Yaprak dökümü değil insan dökümünün, Tekrarlanan gülle dikenin mevsim arasında Ekinin bağların bahçelerin yaprak dökümü Varoluştan beri hüküm süren karanlığın Tek elde ballanıp kaymaklandığı devranın Bin bir bahane ile parıltı sergilenmesinden Her geçen gün dünde bu günde var olan Çıkar ve tahakküm efsanelerinin şahanesi İnsan emeği ve insan kanından beslenen Eylül bazen temmuz bazen mayıs mayalanan Kendini tekrarlamadıkça içten içte hayıflanan Şeytani tezgahların şahı sultani saraylarında Kundakta kuluçkalanan iblisin çocuklarının Çekirge sürüsü gibi cennet kapısına dayanan Dünyayı yüzlerce kez yok edişlerinin adıdır Ahmet Coşkun |