27
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2348
Okunma
ansızın dökülüverdi gözlerimden
aslında yılların birikimiydi bu
nedensiz başlangıçların
vakitsiz nihayetinin ıslaklığıydı gözümden dökülen
ve sancılı geçen zamanın
kronik ağrısıydı belkide
bir dışavurum
bir fay kırımıydı
hiç bir neden aramadan sevdim
saçını yana taraması bir neden değildi
gözlerinin yeşile çalması
karanlık karası saçları
ve kekik kokusu terinin tenime teması değildi neden
salt sevmekti bunun adı
çıkarsız
yalansız
ve düşünmeden sonrasını
eylül öncesi eylemlerden tanıdım
duvarlara solculuk yazar
diline slogan dolardı
kafasında kırmızı bandaj
boynunda puşiyle dolaşırdı hep
korkusuz ve sevimliydi
yalanı hiç sevmez
doğruları ise saklardı çoğu zaman
haber vermeden gelirdi
nerde olduğunu bilmezdim
çözülmesi zor bir muamma
bir o kadar da gizemliydi
geceyi severdi günü doğuracağı için
geç vakte kadar otururduk
o konuşur ben dinlerdim
çoğu zaman anlamazdım söylediklerini
sözünü kesmez
masal tadında dinler
çocuk olurdum
bir gün ortadan kayboldu
bildiğim bütün yerlere baktım
tanıdığım herkesi aradım
yoktu
hiç bir yerde yoktu
kötü birşeyler olmuştu
yoksa mutlaka arardı
ihtilalin neden olduğu yaprak dökümüydü zaman
dalından koparılan ne ilk ne de son yapraktı belkide
zaman sonbahardı
eylülün yağmurla yıkanmayan yüzüydü zaman
kirli
ve kan kokuyordu toprağın yüzü
ben haala onu seviyordum
bir gün bir gazetenin ikinci sayfasında gördüm onu
açlık grevinin yirmiyedinci günündeydi
yorgun ve inatçıydı
solgun yüzünde açlığın birden çok ifadesi vardı
doymak için ağlayan bir bebekti bakışları
onu doyuracak şey
ne yemek ne de yalandı
ölüm kolaydı
zor olan yaşamaktı
onur ayaktaydı
zulüm falaka
yedi gün daha
ve mevsim sonbahar
bir yaprak daha
ben hâla onu seviyordum
yılmaz YANARDAĞ