YOL İŞÂRETLERİ ÖMRÜMÜN-II
6. MAHŞER GÜNÜNE
beni özlediğini bilmez miyim hiç linyit yataklarındaki yalnızlık kadar uranyumun özündeki gizlilik kadar seni özlediğimi bilmez misin hiç beş vakit öpüyorum mona lisa’yı senin gül kokulu kalbin yerine ikimiz de sürgündeyiz sevgilim dirhem dirhem birikiyoruz, mahşer gününe (*): Bir Nokta, Eylül 2014, Sayı 152 7. AN GELİR düşünebildiğin kadardır her şey çatıştığın, uzlaştığın kadardır ve kendini dışına taşırabildiğin gömüldüğün kadarsın içine an gelir, gizemsindir tependen tırnağına tanrıca, göklerce, sularca sonsuz gezegenlerce an gelir, açıklarsın kişiliğini sevdiğine sevmediğine emeğin ve direnmenin yüceliğinden bir kitabı yorumlarsın: iyice, kutsayarak kendi dilince gönüldeşim benim, yaralı ceren vuruldukça edep-erkân bilenim hayat dayatıyor: anlamalıyız kör-kuyular da bizim için merdivenler de (*): Berfin Bahar, Ağustos 2014, Sayı 198 8. YASMİN LEVY yasmin levy, ayağa kalk, çünkü suçlusun aklını kalbinle seviştirmekten haksızlıkların üstüne üstüne yürümekten suçlusun ey, yıldızı dünyayla barışmayan ey avukatısın ışığın: karanlıklara karşı rüzgârla kol kola dolaşıyorsun sokaklarda âşıksın, erdemlisin, iyiliğin temsilcisi seni yasmin levy, senin içinde bir nehir çağıldıyor ey, yüzüne yeryüzünü yerleştiren ey ellerinde: bir yanardağ patlaması ikide bir nereye gitsen(iz), o nehir ve o yanardağla birlikte ezilenlerin sesini çoğaltıyorsun(uz) sürekli iğfal edilmiş şarkılarını yazıyorsun(uz) yeniden (*): Körfez’de Edebiyat, Ağustos 2014, Sayı 11 9. ŞİİRİN ÖMRÜ acılar benden uzun ağıtlar benden derin serpilemem doğa’nın en coşumcu ânında koklamaya bir gülü mecâlim yetmez sâdece battığını bilirim güneşin ay çıkar, yorulurum ayrılıktan kahrolurum katlanılmaz buldum ya ben bu dünyayı kesin bir şey öğrendim ey sürekli yenilenler! ihânetin ömründen daha kısaymış şiirin ömrü ay kaçar, daralırım ağlamaktan kırılırım (*): Bir Nokta, Temmuz 2014, Sayı 150 Bir Nokta, Eylül 2014, Sayı 152 Dil ve Edebiyat Şiir Yıllığı-2o14 10. BERHAVA ŞİİR a. onu kuşlar diliyle buğday sevinciyle onu onu meltem yeliyle söyledim sağalttım sarmaladım sonuçta n’oldu sanki onu çocuk yüzüyle çayır yeşiliyle onu onu temmuz gönenciyle gözledim güvendirdim gürledim sonuçta n’oldu sanki onu derviş giziyle göçmen kederiyle onu onu eylül ezinciyle duyumsadım değersedim denkledim sonuçta n’oldu sanki onu şair öfkesiyle çınar direnciyle onu onu şubat şiddetiyle betimledim benimsedim bekledim sonuçta n’oldu sanki b. tinimi bir kerecik kuşatmadı ya çöpe döktüm, elim mecbur, onun tenini (*): Bir Nokta, Haziran 2014, Sayı 149 |