Şarap Lekesi...
Elini hafifçe kaldırdı, gözleri parmağında ki yüzüğe takıldı.
O tüm kadınların hayallerini süsleyen, Paris’te özel yapılmış muhteşem elmas yüzüğe. Çıkartıp diğer kıymetli mücevherlerin içine bırakıverdi. Gelişigüzel bir parfüm aldı. Sıktı önce sol bileğine, sonra boynuna.. Bir sizi hissetti boynunda, umursamadı. Kuru temizlemeden gelen kıyafetleri aştı dolalaba tek tek. Yüzlerce kıyafetin içinde en sevdiği, paletlerle süslenmiş turkuaz renkli o elbise yine gözüne takıldı. Hiç bir şey çıkartamamıştı o koca şarap lekesini. Dolabın en arkasında ama gözden çıkarılamayan o elbiseyi aldı ve üzerine tuttu. Kendine en çok bu lekeli elbiseyi neden yakıştırdığını düşündü.. Gülümseyişini yakaladı aynada, gülümsemek te çok yakışıyordu.. Yatak örtüsünün düz olmadığını fark edince, ki simetri hastalığı çocukluktan kalmaydı, hemen düzeltmek için uzandı örtüye.. Sonra ani bir vazgeçişle, atıverdi kendini yatağın üzerine, önce bir damla sizi süzüldü usulca, biliyordu devamındaki hıçkırık nöbetlerini.. Pencereden süzülen güneş tam da gözlerine vuruyordu.. Ve kendinden yıllardır bucak bucak sakladığı, unutmaya çalışıp yok saydığı o sahneler.. inadına güneşin ışıkları içersinde gözlerinin önüne seriliyordu işte. Kapattı gözlerini, nafile .. Henüz 13 yasındaydı, tek katlı gecekondularının önünde duran o lux arabadan, tüm asaleti ile inen o muhmesem kadın, hayran kalmıştı saçının topuzundaki tokaya bile, babacan bir adam indi ardından, gülen gözleri güven verici, kadından daha yaşlı olan adam.. Annesi saçını okşuyordu, babası adam ve kadınla konuşurken, Bir yandan saçını öpüp okşuyor, bir yandan da " Yavrum bak seni okutacaklar, çok güzel elbiselerin olacak,kocaman bir evde yaşayacaksın, biz sana iyi bir gelecek veremeyiz, seni evlatları gibi koruyacak ve sevecekler.. " İnanmıştı annesine, Pekii annesi nasıl inanmıştı bunlara? Yoksa o da mı bu oyunun içindeydi? Yoksa, onun için mi son kez sarılırken, hıçkırıklar içinde " Affet beni yavrum" diye fısıldadı kulağına.. Bu muhteşem malikaneye ilk gelişi. Bahçe kapısından içeri girerken daha, çocukluğunu, heveslerini, hayallerini, umutlarını bırakı vermişti işte oracıkta. İlkokul yılları çok çabuk ve başarılı geçmişti, hatta sınıfın birincisiydi.. Orta okul bittiğinde, Mükemmele yakın diplomasını koşa koşa Hanımına getirdi, Neredeyse bütün evin temizlik yükü, o minicik omuzlarındayken bile ders çalışmaya vakit ayırabiliyordu. " Aferin" demişti ya Hanımı, yetmişti işte.. Anlamıştı artık okul hayatının bittiğini, bir hizmetçi, bir besleme için çöktü bile !! Hanımı evde yokken, ilk kez anlamıştı evin büyük beyinin babacan olmadığını, oysa bir baba şevkatı sanıyordu daha önceki sevmelerini, tehditlere boyun eğmeye zaten çoktan alışmıştı.. Ama kabul etmeliydi, evin küçük beyi daha zalimdi bu konuda, daha çok acıtıyordu canını.. Arabanın sesini duyunca birden irkildi, hemen kalktı ve düzeltti yatağı. Kovasını ve toz bezini aldı tam çıkarken odadan, dönüp bir baktı.. Boğazına bağladığı yemenisini düzeltti, gizledi acısını. Aynaya bir daha baktı Ne boynundaki izler, ne de yataktaki gözyaşları görünüyordu.. Duvarlarda ki çiğliklari ise hala çocukça... |
Doğruları yazan kalemin susmasın...
................................................. Saygı ve Selamlar.