İNKİSÂR...
Ahdım vardı süveydâ sönecekti yıldızlar Sonumun sonsuzluğa hudut çizdiği yerde Yırtılacaktı elbet gerçeği örten perde Bütün apoletlerden silinince yaldızlar Güvenmiştim insanın helâl ana sütüne İnkâra meyletmezdi aşka çekilen emek Şeb-i yeldâ koynunda oyalanmak ne demek Yürüyecekti güneş karanlığın üstüne Oysa şimdi süveydâ gölge sardı zamanı Hangi umut toplar ki savrulan son harmanı Bilinmez hangi hâlin rûhunda saklı hikmet İzâfi değil midir varın yoğa tafrası Savrulurken süveydâ med cezirler arası Vahim bir utkudansa yenilgi büyük nimet Ebrû düştü göğüme sakındığım her kara Dolandı kıvrım kıvrım ellerime sarmaşık Aksimi yalanlıyor aynama vuran ışık Mercan kesiği artık onadığım her yara Kurtarır mı süveydâ hâkinin müşfik yanı Kıvılcımın rengine boyanmış bir ormanı Anladım kurulurmuş kelimelerden sırat Yakarmış hıçkırıklar düşmeden cehenneme Süveydâ yalvarırım sana ne oldu deme Söküldü ilmek ilmek örülen tüm hatırat Tek yeminle bağladım hüsranıma nisyânı Sükût elzemdir elbet neyi çözer ki te’vil Bin kez tekrar etse de tutulmadıkça kavil Zûlme dönüşür ancak vaâdlerin isyânı Çırpınışlar süveydâ tüketiyor dermânı Yetim bir özgürlüktür yüreğimin fermânı .... |