KALABALIKLAR İÇİNDEKİ YALNIZLARA…
KALABALIKLAR İÇİNDE YALNIZIZ…
Gördüğünden beridir ışığını alemin, Aklının kuru güneşiyle gözlerimiz; Karanlıklar denizinin derinliğinde yalnızız! Dokunduğundan beri sıcaklığına bir tenin, Sardığında şehveti açılan kollarımız; Hissizlikler çölünün susuzluğunda yalnızız! Fısıltı desibelinin altındayken çığlıklar, Yırtılmazken çelikten perdesi kulaklarımızın; Cehennemi sağırlığın avazında yalnızız! Hayat ağacının donuk gölgesinde Koşuştururken kanlı canlı silüetler; Kekremsi gerçekliğimizin acılığında yalnızız! Uzaklaşan adımları işitirken son nefeste, Sözlerini bedene hapsettiğimiz inancımızla; Çamurlaşan toprağımızın ıslaklığında yalnızız! Bir gün... Acaba bir gün? Arzın ağırlığının mahkumiyetinden kurtarıpta kendini , Yedi katlı semanın göklerinde kanat çırpar mı ruhlarımız? Ve ay ışığı gölgesine de razı bu kalpler; güneşinde yanar mı “aşk”ı Yaratan’ın? Ruhum ve kalbim; İçimin kalabalığının yalnızları... Kalabalıklar içinde yalnızız... (Temmuz 2017) |