ŞERHÂNisan’ı kapı dışarı eden saçlarımı Islak soğuk parmaklarıyla tarayan Edepsiz döş sağmalı ahmak yağmurlar Sağ avucumun kertiğinde arsızca sancıyan Usul bilmez huysuz solcu yaram Omurgamdan aşağı süzülen Kırgın Mezopotomya’ya yataklık etmiş Asi kızgın Ferât Hangi yana dönsem Kıblesizim yönsüzüm Hangi ahla dövünsem Hangi aşkla dövülsem Kantarlık örs darbesiyle çivilenir gözlerime O mâhûr o mahzûn yüzün Yok şekvâm inan Bilirim En çok da bu mevsimde yakışır Aşık’a hüzün Şimdi Batı’k bir denizin koca gövdesini yalayan Delibozuk bir İmbat Islak parmak uçlarıyla besteliyordur teninde kokunu Nâle nâğme Yara yamalı dizleriyle Düşe kalka Savrula yalpalaya Saklambaç oynuyordur kirpiklerinin verândasında Hayta uçarı gündönümleri 4 mevsimi Aşk bir ülke doğuruyordur Sınırları işgâl edilmiş bir dağın Geniş yeşil döşeğine Kasıklarında sağrıları kamçılanmış kısrak gibi kıvranan sancı Z’amansız kahkahalarıyla Oradan oraya koşturan apalak bir çocuk İpten salıncak kurmuştur dudağının avlağına meselâ Ve Hasret Ve Hasret İlle de Hasret Mahmuzlayıp Önüne k’atarak kara bir kum fırtınasını Konar göçer iklimlerle toynaklıyordur Sinende oluk oluk göletlenen sahrâları Biliyorum Şimdi Mevsimlerden Bârândır Aylardan Nâr Günlerden Hâr Ve Yan yatan Batan yelkenlilerin taşırdığı Tuzlu ılık suları siliyordur kolağzıyla Gözlerinin güvertesinden takvimler Biliyorum Şimdi Akıl nâdândır Fasıl şâdân Beden düçârdır Yürek nâçâr Ahh benim Canyarım Yürek telâşım Ahh benim Yansızım Hayat’aşım Eriyik eriyik devinip gözlerimde Gitme benden |