AKREPLE YELKOVAN
Saat…
Saat gece yarısına tamamlıyor saliselerini. Akreple yelkovan, Köşebaşındaki kaldırım taşında buluşuyor. Bulutlar geçiyor saçıma hep bağladığım o renkli bantlardan. Kuşlar… Kuşlar,ses tellerimden içeri süzülüp Düğümleniyor kelimelerime. Bir çocuk koşuyor karşı caddeden. Elinde pembe bir pamuk şeker… Gülümsüyor,beyaza çalan dişleriyle. Penceremin önünde aldığın, Fakat benim atmaya kıyamadığım o pembe karanfiller… İpek eşarbıma iliştirdiğim belli belirsiz iğnede, Karanfiller… Onların kokusu mu odamdaki gölgeme karışan. Yıldız tozlarıyla,altın abajurlara saklanan. Bir heykel yonttum gözlerinin ayracında. Adını özlem koydum,özlemenin mavi dallarında. Şimdi… Uzak bir kentin, Yine uzak bir odasında, Uykuya yürüyorsun minik adımlarla. Belki de, Dolunay saçlarına karışıyor. Ya da bir şiir dinliyorsun kalabalıklar arasında. Bir mektup yolluyorsun dudaklarıma. Belki de sevgilim, Belki de, Yeni bir dünya düşlüyorsun. Kar yağıyor avuçlarına. Bir tren garının kıyı yakasında, Kitaplar açıyorsun. Ve işte akreple yelkovan. Yine kavuştu. Saat on iki. Göz kapaklarını, Uzat sevgili. |