PENCEREMDEPENCEREMDE Bir mahkum Yusuf Yılmaz Kara taştan yapılmış Duvarın hemen üstünde, Camı çatlak ve kirli, Demirleri paslı, Küçük bir pencere. Yaklaşıyorum cama, Acımı çakıyorum Gök gürültüsüne. Gözyaşlarımı gömüyorum Yağmur damlalarına. O anda, Bir serçe konuyor Pencerenin demirine. Bir hasrete, Bir sevgiye, bir taze ekmeğe, Bir tebessüme acıkmış Bir şeklde Bakıyorum, O minnacık gözlerine Serçenin.... Biraz sonra uçup gidecek Hürriyetin maviliklerine doğru; Ben yine bu karanlıkta Hayallerimle baş başa kalacağım Ve uzun uzun arkasından bakacağım Serçenin... Ve bulutların arasından Akıp giden şimşeklerin, Yanıp sönen kıvılcımları, Kamaştırırken gözlerimi Odamın içinde Dört döneceğim... Akşam Güneş batarken Resimler çizeceğim; Çocuk resimleri, Al yazmalı gelin resimleri; Güneş renginde, Güneşin üzerine! Yine sabah olacak, Güneş yine doğacak. Resim çizmeye devam edeceğim; Çizgi çizgi , kalem kalem gözlerimle... İçimden teşekkür edeceğim, Aya ve güneşe. Ressam olmalıyım! Bir damla nefes, Bir damla Hasret, Ufukta sevdiklerimin hayali, Göz ucumda alevden bir ışık... Kız kulesi görünüyor! “Eminönü’nde ekmek arası balık yerken!” Penceremde! |