Ahu zar eden şair
Kara sevda yüzünden, ahu zar eden şair,
Neden yazar durursun, hâlâ o yâre dair? Sen ıstırap içinde, çekerken her gün ahı, Derde duçar olmanda yok mu onun günahı? Bakarak ta derinden, kalbini delmedi mi? Kahverengi gözlerle gönlünü çelmedi mi? Alamadım gözünü, onun o gül yüzünden, Senin bu mecnun halin, işte o gül yüzünden. Kumral sarı saçları taç benzeri bağladı, Her bir teli kor oldu, yüreğini dağladı. Arz-ı endam ederek, düşlerinde her gece, Zikrettirdi ismini, sessizce, hece hece. Efsunkâr kolye idi, ak gerdanında beni, Büyüleyip kendine, mecnun eyledi seni. Doyumsuz sohbetiyle, endamıyla nazıyla, Sevdaya mahkûm etti, yüreğinde sızıyla. Yakarken yanağını, kondurduğu busesi, Nasıl da dayanılmaz arzu doluydu sesi? Sense hala hasretle hep onu anıyorsun, Bu işin tek suçlusu, kendini sanıyorsun. Fakat haklısın elbet, ilk adımı sen attın, Belki anlamaz diye, kendini de aldattın. Yazdığın şiirlerde, nakşederek adını, Gizemli bir dünyaya, davet ettin kadını. Sonunu düşünmeden, çıkmazlara yürüdün? Onu da bu yollarda, peşin sıra sürüdün. Sınırları aştınız, yasak güller derdiniz, Bilmez misin ki artık, iflah olmaz derdiniz. Şimdi geriye kalan, hüzne bürünmüş bir gül, Ve o gülü andıkça, zar edip duran bülbül! |