Henüz sensizliğin üçüncü günüHenüz sensizliğin üçüncü günü Gün karaya çalmış yüzünü Erken gelen karanlığa davetiye mahiyetine Acı öykünmüş koca çehreme Yerle bir olmuşum şafağın sazak estirdiği sabaha Taze bir bardak çayda kalmış dersin Sanki kendime hatrım Giderken ardından bakarak yıkıldığımda Susturmuşum bütün şen şakrak gülümsemelerimi Kurbanın kalbinde vurduğu bir günahsız gibi Uzanmış öyle sere serpe abad olduğum mazi Yetim kalmış bizden geriye kalan hatırlar Gömülmüş toprağı nemli taze bir çukura Bugüne kadar kurduğum bütün hayallerle beraber Karılarak gecenin sessizliğine Dilimde telafüz sızısı Bütün sevgi sözcüklerinin yerine nahoş cümleler çıkmakta İsyanım hat safhada Ve anasını ağlatıyor ahlarım dünyanın Göğüne melanet perdeleri çekmekle Gözlerim arşı süzüyor biçare bir vaziyette Ruhum ayrı alemleri gezinmekte Henüz sensizliğin üçüncü günü Koca şehrin kalabalığı var boş odamda İçerim mahşer yeri gibi yanıyor Seni görmeyince her baktığımda Henüz sensizliğin üçüncü günü Bilsen kaç kara tren geçiyor üzerinde şuursuzca Yeni uykuya yatırdığım hayallerimi ezerek Kaç dağ dinamitlenip devriliyor üzerime Kafayı kadehlere gömdüğümde Kanarken ben kendi içerimde Mehmet Kılıçel |
Bilsen kaç kara tren geçiyor üzerinde şuursuzca
Yeni uykuya yatırdığım hayallerimi ezerek
Kaç dağ dinamitlenip devriliyor üzerime
Kafayı kadehlere gömdüğümde
Kanarken ben kendi içerimde
Merhaba dost kalem,hayat bir rüya yada bilmece...Bize biçilen rolü oynayarak göçüp gitmek sonunda.Kutlarım bu derin şiiri.Selam ve saygılarımla.