EDİRNE'DEN GEÇTİM
EDİRNEDEN GEÇTİM
Keşan’dan hüzünle ayrıldım. Ergene Nehri üzerinden, Uzun köprüye hayran kaldım. Sabah tarhana çorbası, Öğlen ciğer sarması, Peşine peynir helvası… Yeni Köy bir küçük şehir gibi. Taş duvarla örülmüş Muradiye camii. Yemeden geçilmez Kırcasalih köftesi… Uzaktan iki, yaklaşınca dört minarelidir. Bir kapıdan üç şerefeye üç ayrı yol vardır. Mimar Sina’nın sırrı burada gizlidir. Her akşam okunur Kur-an –ı Kerim. O sesi her yerde ararım. Selimiye’de bulur dinlerim. O ses yankılanır /Selimiye’de. Sütunların üstünde… Üçgençiklerin içinde. Kadın yeri vermedi /Selimiye’de. Yapınca ters laleyi, İzini aldı Mimar Sinan/Selimiye’de. Sade bir kürsü tahsis edildi / Selimiye’de. Türkistan’dan gelen, Hacı Bayram Veli’ye. Şehitler tepesinde karanfiller kokar. Ekmeğine kum katar. Öyle savunur Şükrü Paşa/Edirne’yi! Tabyalarda pencerelerde üç ayna. Rus, Bulgar, Yunan aynı anda, Saldırırlar Edirneye. Meriç nehri kabarır. Tunç Adası sızlanır. Şehitlerin ruhu şaadlanır. Karşıda Karaağaç, Beride Dedeağaç, Beni sar koynuna Sakın bırakma. Edirne evliyalar diyarı. Yusuf Yılmaz |