Enkaz
Unutulmuş yaşlı bir yeşilçam oyuncusu gibi
bir köşede oturmuşum yapayalnız hayal kırıklığı pişmanlıklarla içimi yakarken şarabın yokluğu başımı ağırtıyor bir sonraki saniyemi seninle geçirmek için neleri feda etmezdim bilirsin, seninle bir saniyemi dünyalara değişmezdim tüm okyanusları dolaştım, gezdim sırf yüreğinin kıyısına vurabilmek için yüreğinin kıyısına vuracağımı bilsem batık bir gemiden kalmış enkaz olmayı yeğlerdim bu kadar aptalım işte, bir o kadar da budala hep olmayacak dualara amin dedim gün doğumunda, güneşin doğusundaki kızıllık gözlerimi kamaştırdığı anda böyle saçma sapan düşüncelerle dolu zihnim kızmayın hemen küfürlerinizle çınlıyor kulaklarım yeterince zaten enkaz olmayı yeğlermiş bir enkazdan farkı varmış gibi hissediyor, duyuyorum tüm bunları inanın bana Hasan Sabbah fedailerini cennete götürdüğüne inandırdı gibi Kafka’nın Milena’ya olan aşkı gibi inanın lan bana illa örnek mi vereyim kapılar bir bir kapanıyor yüzüme iyice çıkmaz sokaklarım dönüşüyor labirentte ve sevgilim her gün terk ediyor beni biraz daha çaresizlikler hep üst üste sizin anlayacağınız pek bir farkım yok hiçbirinizden |