EY ÖZGÜRLÜK
EY ÖZGÜRLÜK!!!
gözleri kan çanağı saçlarında kurumuş kan yine de tükenmişliğine inat acı bir tebessüm yerleşmiş gamzelerine daha on yedisinde dik durabilse selvi boylu yağız delikanlı üstüne iki beden büyük rengi solmuş parkası sırılsıklam kırılmış kemiklerine siper ettiği kolları yılgın ve yorgun gecenin bi yarısı saat eti kemik geçiyor damlıyor tenden saniyeler tıslamayla karışık ıslık tutturmuş çalıyor ha bire çarpıyor duvara bir de celladının suratına ey özgürlük!!!! Duvarların nemi yakıyor ciğerini sidik kokularına karışıyor toz duman kesik kesik öksürük nöbetlerinde kemiklerini sızlatıyor rutubet illeti son demlerini yaşadığını bile bile gülümsüyor celladına ne zaman bellli ne mevsim kör kuyuda iklim her daim zemheri işkence sonrası cehennemin en dibi kahpenin dölü almış emri pervazsızca savruluyor coplar ne sınır ne vicdan biliyor piçin önde gideni utanç duvarı yutuyor inlemeleri yanıp sönen lambanın altında vatan yükü gencin çelimsiz umuzunda tek suçu özgürlük bağımsızlık söylemi vatan aşkıyla savunduğu ideoloji yüzünden çekiliyor fişi dilinde söndürülürken cigara ıslak taştan zemine yığılıyor un çuvalını çekercesine sürülüyor bedeni kan kokusu sarıyor havayı boşalıyor üstüne buz gibi sular sıtmaya tutulmuş, titriyor bedeni yılmıyor söylüyor türküsünü veda ediyor özgürlüğüne son nefesinde bile vatan düşmüyor dilinden gönlünden gözlerinden! |