Çürümesabahın karanlık saatlerine kadar çürüyen düşlerim var. akşamın son ışığından başlayarak söküyorum bilincimin altını ve onu ve onun suratının tam ortasında sanki çığlık çığlığa duran burnunu getiriyorum yatağımın ve mahremimin sıcak örtüsüne. bir de güldüğünde dudaklarının kenarında mahkumlar saklayan oyuklarını, bir de konuştuğunda duymaktan başka bana dokunduğunu bildiğim sesinin tadını. (hem öyle coşkun bir tadı vardı cümlelerinin ve onların vardığı başka benlerim, hala duruyorlar. onun teninde tekilleşirlerdi; ben, benlerim ve o.) (başka başka şeylerin karman çorman oluşunda ve bilinç altının soğuk çağrışımlarında çürüyor bunlar.) hatıraların cesetleri yavaş çürüyor, sonra yavaş yavaş ve dayanılmazca kokuyor. belleğim kokuyor ve ben duruyorum onun ortasında, çoğullaşmaya başlayan başka benlerim var, kadınlıklarını keşfini izliyorum. gecenin ilk ışığı sabaha dönmeden kalkıyorum. aynaya bakıyorum. ayna paramparça. bilincim bin parça. sokakların efendilerinin kediler olduğu saatte, birilerinin peşisıra ve olmaması hükmünde yürüyorum. kedilere bakmıyorum ama efendilerimden korkuyorum. günün ışığı dimdik iniyor sonra ve değişiyor sokağın efendileri. kediler cesur değiller artık. dev insan adımları dev insan gölgelerini çiğniyor. yeni efendilerin çok bakan gözleri ve az anlayan dilleri var ve ışığın kırılmadığı saçları. bedenimde ve başka başka benlerimde dolaşıyorlar. ışığa uzanıyorlar ve ışığın kırılmalarından sızıyorlar. kaçacak yer yok. sonra gün batıyor sonra köpekler çok ses çıkarıyor, ve sonra eski efendiler eski tebaalarına hükmediyorlar. sonra kediler tekrar. nihayet. gün, bilincimde pis kokuyor. |