"Kafamız Kırık Bir Vazo Gibiydi"
çatlamış duvarlar, aralarında hamam böcekleri geziyor
bakım onarım yok, kendi halinde tükeniyor odan bilgisizliğin ayıbın değil, bilgiye sırt dönüşün kötü bilsen ağrı çoğalır tabi ki bilmesen dövünürsün vakit geçti.. cehalet hırkası bir başka, nerde bizde o talih yaşamın yoksuluyuz, gönüllerin şahı yolların vurgunuyuz, gülümseyişin açlığı biz birlikten çıkmışız, dağıtmışız ortalığı unutuşumuz bundan son çarpışımızda... sen nerdesin, ben de bende değilim can bedende olur elbet, ruh o görünmez ışık olmasa canlanır mıydın ana rahminden...doğdun, bilki isteyerek üstüne doğdu güneşe gece anaydı sabaha çıktığında doğardın sen fidandın her ışıkta bir ipçik attın... hayali yaşamımızda dara düştük sıkıştık içimizde eller tutulur bir şey yoktu gördüğümüzde işimiz sevgilimiz gibiydi sabahın alacasında koşarak gittik ama aynı telaşla yuvaya oldu dönüşlerimiz... aklımızı övdük, hisleri yuttuk midemize oturdu doygunluğumuz kafamız kırık bir vazo gibiydi yapıştıra yapıştıra bir hal olduk... hal içinde yanmayı bilmedik gül içinde sevmeyi deryaya her dalışımızda damağımız zenginleşti yalnız saf olmayınca tenimiz ateşle pişti... yüzmeyi bilemedik yalan oluşumuzla derdi su gibi içemedik boğamızı tıkadığında ayrılıkları büyüttük sevgiye uzaktan baktık perde arkasında bir sancı dolanıp durdu gururun kölesi olduk susta kaldık her kaybımızda... İlknur Köknar (Sokak Kaçkını) |