Yola koyulup ötelerden Güneşin doğduğu yerden geliyorum; Doruğundan Everest’in, Himalaya’lardan, Alp’lere yolum...
Kız kızan, ey oğul, ey uşak Kulak ver sesime, iyi dinle Otuz, Kırk, Elli Altmış Milyon yıl evvel Sancılar içinde Bir sönüp, bir yanarak Kıvrım kıvrım kıvranarak Tetis Okyanusu’ndan doğdum...
Ben karlı yüksek dağların Uçsuz bucaksız Bereketli engin ovaların Dağların kızı Kybele, Ana Tanrıça; Ana-dolu’yum; Üç yanım su Her yanım tarih kokar Üç anakaranın arasına Gövdemle köprüler kurdum...
Toprağımda tohum Kabuğunda Koşa badem uykum, Sevdayla dolu düşlerim...
Asmalarda üzüm Ay’a çıkar yüzüm Güneşin tekerinde Elma, ayva, nar Dağ çiçeklerinde Çileklerin alına Sarısına, pembesine Yaban güllerinin Yüzüne karışır Gecem gündüzüm...
Uygarlıklara açılan Kavimler Kapısı’yım Hitit, Babil, Urartu Akad, Elâm, Sümer, Nemrut’lar Firavunlar, Neron’lar Ne Büyük İskender’ler tanıdım, Şahlar sultanlar İzzeti Ali, âli cenabı Arif olan anlar Tarife gerek yok Hepsi tepsi kebabı(!) Karain Mağarası’nda Homosapience ile Dört kitabın dördünü Musa, İsa, Muhammet Bütün peygamberleri Nuh deyip Peygamber demiyenleri Birlikte bağrımda Derin tarihe gömdüm!
Kimi karadan kimi sudan İmparatorlar, krallar Hükümdarlar geçiyor En güçlü ordularıyla Peşpeşe, ard arda Yan yana durmadan Sıradağlar gibi Doğudan batıya Batıdan doğuya Dağbaşları ovalar Şatolar, kaleler, kentler Evler köyler, insanlar Yakılıyor duman duman...
Tarihin dibi yanık Taşlar kayalar yazılı Yarı uyur yarı uyanık...
Ay doğar med, batar cezir Gün doğar cemre Ruh gibi yetişir Hızır Hava, su, toprak Uymayan hiç yok Yavaş yavaş Uyananlar pek çok Güneşten gelen em’re; Erir başımda karım Dağlarımdan ovalarıma Dal dal filizlerime Endemik çiçekler takarım!
Aydınlık ve Işık Ülkesi’yim Suların çağlayan şelalesi Sönmez ateşin Parlayan meşalesi Binlerce yıldır yandım, Daha yanarım Toprağın kokusunda, Suyun sesindeyim Ne kanallar açtım arık arık Ak suyum ak; Tüm dünyaya karış Benimle beslendi uygarlık...
Döndükçe Anadolu güneşi Bağ bahçe Bolluk bereket, her yan Güllük gülistanlık ’Yurtta barış, dünyada barış’ Yaşasın uygarık ateşi Yaşasın büyük insanlık!
-II-
Ey benim güzel yurdum Sevgilim, anatanrıçam Aşk ve ışık ülkem, Aydınlığım, Sen benim açlığım tokluğum Varlığım yokluğum Susuzluğum Uykusuzluğumsun...
Toprağın kokusunda Suyun sesinde Yüreğimi sana verdim Ne kadar yazsam O kadar güzüm, Ne kadar kışsam O bahar bakış; Yaz yaz bitmez derdim...
Yine med yine cezir Gelgitlerinin içindeyim Nefes alıp Göğsün gibi kabaran Ortanca çiçekleri Seninle karşımda duran...
Boşuna demedim Ay Güzelim Sevda Selim Ben seni ülkem gibi sevdim Üç yanım su, Tuzlu sular içinde Bir yarımada Bir yarım adam gibiyim...
Başımda ay; Sen varsın gecede Uçuyor bir beyaz güvercin İki gözüm buğul buğul aşk Iki kanat aşk Sen varsın göz penceremde...
Zaman büker belimi Uzatamam elimi Güneş vurur, kar erir Çığ düşer Kar altında Uçurumlardan Bi çığlık yankılanır Bir karaca düşer Dizlerimin önüne Bir ozan Mavzer gibi Alır sazını eline Sırtını dağlara verir Çalar söyler türkülerimi...
Şaban AKTAŞ 30.04.2017 14.17
Fotoğraf: Şaban AKTAŞ
ŞİİR ÇİÇEĞİM
Çiçeğe dururmuş ölmeden çiçek Ben de şiir açtım bak çiçekçiçek Zaten ömrü senin için yaşadım Ömrüm şiirlerce akıp gidecek
Sen en sıcak aşkım, ayla güneşim Yüzüne pervane olmaktır işim Gözlerinden aldım gönül ateşim Bakışın kâlbimi yakıp gidecek
O en parlak ışık, yüzünün nuru Seni aşkla sevmek hüznün gururu Gönül aydınlığı berrak dupduru Sevdam nehirlerce akıp gidecek
Gül gonca dudağın aşkın sihiri Saçlarında tel tel taşkın nehiri Nehir boylarınca zakkum zehiri Sana pembe güller takıp gidecek
Aşk ile tükendi bütün korkular Çoştu telde dilde şarkı türküler Aktı gitti şiir şiir güfteler Aktaş sana türkü yakıp gidecek
Şaban Aktaş 30.04.2017
ÇOCUKLUĞUN BİTTİ ÇOKTAN
Çocukluğun bitti çoktan, şimdi yetişkin aklın var Aşığın oldum hiç yoktan, gözüm yolda; meraklın var!
Tomurcuktun gonca oldun, dört yapraklı yonca oldun Yüreğimde kanca oldun; itiraz yok, her hakkın var!
Gün dolandı aya vardın; ay dolandı yılı sardın Gözümde çağlar akardın, şiirlerime katkın var!
Ruhumdaki sıcaklık, sen yok isen kaybolur Nur yüzünde berraklık, gökte dolunay olur
Bulut düşer ardına, ben düşerim derdine Yağar gönül yurduna, dere tepe çay olur
Hele bu iş ne dümen, her yanda yeşil çimen Aşkını kâlbe gömen, delifişek tay olur
Ah benim körpe gülüm, dağları tepe gülüm Seni kim öpe gülüm, aklım çıkar zây’olur
Çöz küpeyi kulaktan, gel öpeyim dudaktan Gamzeli gül yanaktan, hem güneş hem ay olur
Gözden atılan oklar, gelir bağrımı yoklar Vurulup pişen kâlpler, dilim dilim pay olur
Şaban Aktaş 29.04.2017 - 12.28
AŞKIN KABAHATİ
Seni niceleğinle niteleyen Yakınlaştıran, iteleyen Kendileştiren Yahut öteleyen benim Yerli yersiz, hakkındaki Tek benim düşüncelerim... Aşık Veysel’in dediği Tümüyle doğru belki de Hani diyor ya türküsünde - Güzelliğin On par/a etmez Şu bendeki aşk olmasa!... Yoksa neden bitmesin Senin ile derdim, Sen başka bir kenttesin Ben başka kentteyim; Yürek kömür sobası değil ki Avuç avuç Kömür atıp da gidesin; Oysa yanardağ gibi Yanıp tutuşan bendim?! Kan/kız/ıl sular Kaynadı fokur fokur, Taştı gözlerimden Her akşamüstü, Batan gün denize değil, İçime düştü; Dalgaların önünde yüreğim Bir deniz kırlangıcı Kuştu küçücük... Ne zaman dağlara çıksam Dereboylarından geçsem Yabangüllerine, Ahlat çiçeklerine Mersinlere Çiğdemlere, sümbüllere Nergislere bakarım Bir de zakkumlara Dere boylarından geçer Sahile inerim gülpembe, Adını yazarım kumlara; Ay Güzeli Sevda Sevda Seli Köpük köpük sular yıkar geçer Ne senden iz kalır Ne benden/iz Aşkın ile coşup, Hasre/tinle kabaran Yüreğim dalga dalga a(ş)kdeniz... Yok güzelim Kabahat senin değil Tümüyle benim Seni yakınlaştırıp öteleyen N/iteleyen yalnızca yüreğim... *** -II-
AŞKA OD’UN ATIP DURMA!
Şu bulutu bana sorma Yağmur olup yağıp durma Aşk içimde derya deniz Dalga dalga çarpıp vurma
Ölürüm o bakışına Sular gibi akışına Her akşam gün batışına Suya güller atıp durma!
Seviyorsam seni niçin Benim içim senin için Tüm şarkılar senin için Öyle içten bakıp vurma!
Yaşsa aşkın tek çözümü Al sen ye bu ak üzümü Bırak şu iki gözümü Damla damla akıp durma!
Biriciğim, aşkım benim Aşk yüzünden şaşkın benim Daha demin taştı demin Kaynayıp da taşıp durma!
Bu kâlp seni taşıyamaz Sensiz kalıp üşüyemez Sonunu hiç düşünemez Ateşine şaşıp durma!
Yok mu senin başka işin Kireç mi yakar ateşin Aktaş’ı da biraz düşün Aşka od’un atıp durma!
Şaban Aktaş 28/29.04.2017
MANİDAR DÖRTLÜKLER
Yaramaz yaramazken Çalarak oy düzerken At bindi gitti adam Ana avrat söverken!
Sindirene afiyet Sindirmemek marifet Gel sen şimdi millete Adamlığı tarif et!
Şaban AKTAŞ 30.04.2017
ORTADAN KALKAN
Yarayanı yaramayan Yaramayanı yarayan Sayan yaramaz adam Yardı gitti ortadan Yargının bağımsızlığını Hukukun üstünlüğünü Ortadan kaldırarak!
Bu işte böyle cins bir dal... Dur, ileri gitme, orada kal!
Seyrediyor cümle alem İçi dışı kan ağlayarak; Aç kurt gibi saldırıyor Yine savaş, yine tamtam
Devirdiği yalnız çamlar değil Asırlık çınarlar, katran, sedir Canlar da devriliyor bir bir, Yaramazın görevi yeniyi yıkıp Yerine eskiyi dikmek, Fırsat bulursa ortadan kaldırıp Halledecek herkesi tek tek!
Daha dur bakalım Deve kıçı yalayanlara Şeyinin suyunu da içirecek, Yaramaz yaramaz derken Usul usul çaktırmadan Birer birer yardı Vardı gitti tek başına adam!
Sindirene afiyet, Sindirmemek marifet! Gel sen şimdi bu ülkede Adamlığı bi tarif et!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
TOPRAĞIN KOKUSU SUYUN SESİNDE şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
TOPRAĞIN KOKUSU SUYUN SESİNDE şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.