AZIĞIM YETİM BİR ŞARKI...
Kibirli sancıları olan eften püften bir düş’ün
Gece yarısı yalnızlığım. Taammüden öldümse Af çıkmadan gömmeliyim şiirleri, Perdelediğim gölgeleri de alt etmeli alelacele gün doğmadan. Israrcıyım alabildiğine, Yetim düşmüşlüğün rahmine kondurdum tek sure: Adımda saklı yarınlarım, Yıldızdan bozma bir aşk tanrıçasıyım, Derken bakma sen utanmama, Kıvrılan iğdelerle ördüm yarınlarımı, Gelmeyeceğimi bil de sorgu sual etme, Dönmemecesine gitmeyi arz ettiğim Hangi melun cehennemse. Dokunaklı isyanlarıma sokulan cümlelerle derdim: Saydam ruhumun adı olmayan gölgesi, Gölgeden kasıt olan tüm tedarikli yalnızlığın Boyutsuzluk sancısı. Bir dirhem imge ötmese de şiiri, Şiir sızdıran yaralarımla haşır neşirim bu aralar: Sandıkların dibinde ürkünç bir devinim, Sızan mazinin ayak sesine muhatap Nice esir güve. Kadim bir söyleme rast gelmenin O vakur tınısı: İç güveysinden hallice mademki dünümün yazgısı, Rüzgârın çağırdığı bir sitemde duraksıyorum ansızın. Tenimde ölü hücreler, Ölümün sıcaklığı ve hayatın soğukluğu: Tersi mi olmalıydı iklim geçişlerinin Varlık sancısı? Yine meyyalim hüzne, Azığım yetim bir şarkı, Duman altı bir öykünün ara katında batıl bir tekerleme: Hicap dolu madem kaderin tınısı, Efkârımın canı cehenneme! Öykündüğüm hiçlik kadar kutsalım, Kansız olmalı ihtilal, Berduş meziyetlerimin istifra ettiği Hangi cibilliyetsiz yerleşke ki, Densizliğimi asla görmesin Tanrı. |