ADI ÇOCUK SOYADI ÖLÜM...
Tümcelerin zikrini belliyorum için için
Bir de sessizliğin sihri d/üşüyor yanaklarıma. Tınısında kaybolduğum, Ölümlü sevdalarımın da sahiplenmişliğime Üşüşen kaygıları… Zıt adamların mutlak yalnızlığı; Muktedir intibaının zehre düşkünlüğü Bir de ötelenmiş kehanetlerin külliyen yalan maharetleri. Adımlarımı sıklaştırdıkça Mecburi istikametin rahmine doluşuyor Karanlığın meczup yalnızlığı; Densizliğin kelamı iken yazmadığım her şiir Ve yüksek rütbeli satırların istihbaratı… Kanadıkça zaman, Kandıkça insan, Karardıkça vicdan Ve satır aralarına yığılası onca cibilliyetsiz imge… Damardan aldığım şiirin tıkalı ucunda Yine yalan var. Damsız gecelerin de istilası Yana yakıla sevdiğim bir düş’e yüklediğim Belki de düşe kalka büyümemişliğimin cumhuriyetine Yansıyan cahil tayfası bir seyir yine Zehrinden arındığım nefretin Üstüme başıma bulaşan görgüsüz kehaneti. Titrek siluetim, Yansız hezeyanlarım, Yarın odaklı dünlerim An’dan kopuk varlığıma kinaye yüklü bir tekerleme Mahiyetinde dokundukça elleri şeytanın Belki de büyümeyen çocuğun yanlı telaffuzu tüm Saf ithamlarda aradığım; Kanıksadığım hüzne bile riayet edilesi O aykırı söz birlikteliği. Yine bir şiirden doğan gece, Sanrı yüklü gök kubbenin pervazında Bir garip fani: Adı çocuk soyadı ölüm: Yetmedi mi nicesi de Tekerrür eden zulmün tetikleyicisi onca zümreye Lanet olsun, demenin raconu belki de Edindiğim terbiyede saklı muafiyet, Söz kırımı sancılı bedellerin de soy kırımı: Bir babadan müteşekkil o tablo Kucağında ölü ikizleri: Makberin bahçesine konan iki ölü çiçek Nefretin ve insanlığın arsız yüz görümü Hele ki cahil ve pervasız iken mahşere yetişecek mi Ödenmeyen bedeller? |