Yâr, Yalıyar
Yâr, Yalıyar
Bereket ana, Çoraklara yeşil hırkalar örmüştü. Mübarek kokun, tay gibi endamın,lüle lüle saçlarının ve çeyrek asır magma taşı dişlerin..! Güneş gülüşlü; rüzgar kokuna gebe, göz kapaklarımı okşar. Savunmasız, aciz nefsimi kamçılar... Geceler boyu susmaz iniltileri cesedimin Tek arzusu, özlemi sabahlara kadar sabahlara kadar Duvarın sarkaç sesleri gölgesinde, göz bebeklerinle sevişmek.! delicesine,dörtnala doyasıya, çıldırasıya sevişmek... Çok mu şey istiyorum? Kocaman kocaman burunlarımız birbirine değse Utancımızdan gözlerimizi, sözlerimizi örtsek. Terlesek, Tütünlü sarıp,sırıtıp üfürsek. Korkunç korkunç gülsek.. Bir iki umud ektik, ekip göçsek Bilirim, bizi bekler her şey herkes... Güneş çekilince ufuktan bulutlar kuruyunca ve küllenince toprak, hangi çiçek solmaz ki? Yüreğimde yar, gözlerde yalıyar. Acının rengi tuzlu.. Mum ışığının ürkek dansı,ardı arkası kesilmeyen kelimelerin şıkırtısı kulaklarımı kabartır. İçimdeki her şey kuru, kopartıldı hürriyetim. Sonbahar vefasız. Halbuki emir koca soyar tek tek, inciler döktürür, salar rüzgara.. işte böyle işte öyle falanca yerde de duramaz, konaklayamaz. çay-simit safra yutamaz. Sen ki, toprak; Sende açar, filizlenir çiçeklenirim. Sensiz kurur, kırılıp, ot olur biçilirim. Bir çift göz bir dirhem boy.. Şiirler dizip dizip yol yapsam, yağmur gibi yağdırsam türkülerimi çocukluktur sitemim gel geç otur şöyle ana, biraz yaşamak, güzel kokmak istiyorum. Bu devirde mal mülkle örtülüdür büdenler Her türlü muayene açıktır yürekler, şehadet edebilirsin ki hepsi kirli yüzlü melekler Şiiristan, Ne zaman sana yürüsem bir adım koşsam, gölgeler ürker ufuk çizgim; hep bir duvar örülür, bombalar patlar, çocuklar ölür.. ne zaman sana yürüsem; ülkem talan edilir, dağlar kurşuna dizilir Türkçe çevirisi, moloz yığınına döner. Mehmet Aslan |