BARIŞ KADINI
Bir ışık beliriyor şu ucu belirsiz kasabada.
Git kadın, git. Alıver şu anlamsız ışığı, Getir şu medeniyet dolu memlekete. Çıplaklıklarını görsün medeniler, Şuurlarını yitirdiklerini anlasın, kıçı kırık tavuklar! Gayrimeşru bir bayram yaşat şu delikanlılara. Gülücük saçan bir çocuk doğur kadın! Bakışları o ışığı anımsatsın. Kırkı çıkmadan, öldür sevda kokan çocuğu. Öldür ki barış gelsin,huzur gelsin... Sahi barış öldürmeden gelmez değil mi kadın? Anlatsana bana, Nedir barış? Sende mi bilmiyorsun! O zaman bir çocuk daha doğur ve hemen öldür... Sonra bir tane daha... Cenneti aldılar kadın, aldılar ayağının altından, Koskaca bir cehennem döşediler, Zebanileri ise, koluna taktılar! Biliyorum kadın biliyorum Korkuyorsun! Ama korkma, Ben yanında değilim Zebaniler seninle. Ecel kurtaracak seni korkma. Zerafet verir gibi, kutlayacaklar ölümünü, İki bardak gidişine değecek birbirine.. Koltuklar biraz daha büyüyecek! Baki olmayacak hiçbir sevda, O öldürdüğün bebeklerin yanına gömecekler seni. öldürdüğün bebekler kuşlar eşliğinde dua edecek senin için. Ve inan bana en acısı da bu olacak. Göğe yükselirken ruhun, gözlerinden dudaklarına doğru iki damla yaş seyir edecek. Gözyaşların o bebeklerin kalplerine damlayacak. Ve sen anne olduğunu hatırlayacaksın -Pardon! hatırlatacaklar. Meleklere sesleneceksin! Ben öldürmedim, Öldürttüler! Meleklerden biri gülümseyerek; "biliyorum" derken, Kucağında bir bebekle başka bir melek yaklaşacak ve seslenecek; ’onlar yaşıyor". Ve bir ses daha gelecek; " kahvaltı zamanııı" "Tamda rüyanın en güzel yeriydi" diyerek annene bağıracaksın, Sonra günlüğüne şöyle bir not düşeceksin; " En uzun rüya yedi saniyeymiş, iki bin senelik rüyadan haber ver doktor! ’ Metin Kılıçalp |
Beğendim...
Kutlarım…
………………………….. Saygı ve Selamlar…