GEÇİP GİTTİ YILLAR
GEÇİP GİTTİ YILLAR
Her zaman aklıma gelir Somun dilimi üstüne sürdüğümüz gül reçeli Okul önlüğümüze damlatarak Yediğimiz günler. Az mı azar işitirdik beklide bir iki tokat Atıldığı zaman kıçımız üzerine. Tahta okul bavullarımızla gidip gelirken Köy deki okulumuza Köy içinden akıp giden derenin Üstündeki taş köprüden geçerdik. Dere suyu üzerinde kaydırak yaratırdık Çakıl taşlarından Çocukça eğlenir neşelenirdik Unutulmaz zevk verirdi bize. Ormanı olmayan kömürü bilmeyen Tipik bir Anadolu köyünde büyüdüm ben Kış aylarında okul çantamıza eş tezek taşırdık Sınıfımızdaki saçtan yapılmış soba da ısınmak için. İki sınıflı iki öğretmeni olan bir okulda okudum ben Öğretmenimizde iki kişi idiler. Birisi birinci ve ikinci sınıfı Diğeri üç dört ve beşleri okuturdu. O zaman ki yazı defterleri arkasında Kerrat cetveli denen çarpım tablosu yer alırdı İki ve üçüncü sınıfa gelindiğimizde Hepten ezberlemiş olurduk İki kere iki eder dört üç kere beş eder on beş diye. Hani kaydırak olsun diye taş attığımız derede Çimerdik yüzme öğrenelim diye Unutulmaz zevk ile yarışılırdı Kim daha iyi yüzüyor diye. Suyun yapısından olsa gerek Nasırlaşırdı ellerimiz hatta yanaklarımız Çok girmeyin suya bak güneş ne hale getirdi Elleriniz yüzleriniz diyen annelerimizin Seneler geldi geçti hala kulaklarımda Ulan oğlum eve gelin artık Diye çağıran analarımızın sesleri. Günler eskiyor akıp gidiyor seneler Farkında olmadan yaşlanmışız meğer Saçlarımız kırçıllaşmış duygusallaşıyor insan Şöyle de diyebilirim çocuklaşıyor insan. Papatyalar gelincikler topladığımız Kırlar tarlalar uzak kaldılar bizlerden Ekinler başak bağladığında Firik yaptığımız sarı buğday başakları Aldı gitti insafsızca geçen yıllar. Anılarla baş başa birer ihtiyarlar Bırakarak geride. Durmuş Karabağlı |