Ölüm Aşk’a GelinceŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Çanakkale Şehitlerinin 100. yılına atfen yazılmıştır.
Mazinde var savaşlar, hep söylenir Troy’a, O Parisler, Helenler, kanla girdiler toya. Bu kez bu cenk bir başka, ölüm gelmişti aşka. Göz dikmişti bir boya, asaletli bir soya. Çanakkale’m; diyarım, ceddimden yadigârım. Sen; soyuma mirasım, civanıma Nigar’ım. Sen; ümmetin sancağı, umutların bayrağı, Canım, onurum, arım, neslime hep şiarım. Üç yanı sarar derya, yaslanmış bir karaya, Çakallar sürü sürü, toplanmış bir araya. Yığın yığın mühimmat, zenginlik ve mahiyet, Bu harp iman işidir, bakmaz güce paraya! Hasım fazla ve soysuz, halkım yetim ve öksüz Cephede Mehmet yalnız, tarlada çift öküzsüz. Kol geziyor her yerde, bir acayip sefalet, Nezle olmuş Osmanlı, hasta sanıyor köksüz! Sınırlar çizilmişti, hesaplar yapılmıştı. Ecdadımın son mülkü, parça parça kapılmıştı. Resulden sena almış, muharip bir ulusu, Katmadılar hesaba, yanlışa sapılmıştı. Bir mümine bin küffar, hafif gelir mizanda, Mehter sesini duyan, titrerdi taa Fizan’da. Hiç mi tahattur etmez, bu dilâver milleti? Uslanmaz o ahali, yoksun kalmış izanda! Yer demir, gök bakır, hava ayaz, mart, nisan… Ne bir umut, ne bir dost, Allah’tan bekler ihsan. Hak da uymuş batıla, garabet bir cemiyet. Nutku tutulan İslam, hiç mi uyanmaz insan? Sakarya’dan Fırat’a, fersah fersah arada, Çoluk çocuk seferber, düştük yola karada. O gün gelmiş, çatmıştı, iman şaha kalkmıştı! Yoktu ayrı gayrımız, can verdik bir arada. Arıburun, Conkbayır, her yerden kuşattılar. Mermi, gülle, bombayı, yağmur gibi boşalttılar. O Mehmetler, Yahyalar, o Seyit Onbaşılar, Ne destanlar yazdılar, ne haller yaşattılar Yalın ayak, yırtık çul, çoğu kez yoktu aşın. Sen kınalı adaktın, bin kere verdin başın. Namus, Kur’an, tarihtir, omzunda çetin yükün. Milletindir mihnetin, mukaddes bu savaşın! O koskoca alayda, ne can kaldı ne nefer. Bir ulusun sancağı, düşecekti bu sefer. Düşürmedi son şehit, bağladı bir direğe, Ölümü vuslat gören, o ruh oldu muzaffer. Birçok sırrı sakladı, bulutlarda O Rahim. Mucizeler yaşattı, O’dur Kadir ve Kaim Olan borçlar söylendi, alacaklar ödendi. İşte misal; Halil’le Lâpseki’li İbrahim... Ey İngiliz, Fransız, biat etmiş Anzaklar! Yalan, hile, oyunla kurduğunuz tuzaklar, Yarar mı işe sandın, ne işin var yurdumda? Bir ölür bin dirilir, koymaz ki o yüzü aklar! Bu efsane savaşta, yaşanan düşmanlıklar… Bu düşmanlık içinde, yaşanan insanlıklar… Paylaşılan nağmeler, bölüşülen azıklar… Duyulan tekbirlerle, yaşanan pişmanlıklar… Şanlı, yiğit atamla, bu mukaddes vatanda, Uzak diyardan gelip, muharebe yapan da Şehidimle yan yana, koyun koyuna ölmüş, Biçare Anzakları, saydık bizden yatan da. Ey isimsiz kahraman; hani kabrin, nerede? Kandil olmuş ışıldar, kemiklerin her yerde. Destur dilenir sende, bu izzetli diyarda, Oluk oluk kanın var, mis kokan her derede. O derin sessizlikte, rahat uyu Ey şehit! Seni kalplere gömdük, bedenler sana lahit. Nice yüz yıl geçse de, o aziz hatıranı, Kirletmez necip millet, çiğnetmez, Allah şahit! Kanla ödenmiş bedel, kıymetli bir hürriyet, Nesillerce yol aldı, nesillere haysiyet Yeni Fatih, Kemaller, doğdu; yine doğacak Sana layık olacak, layıktır bu zürriyet! Turgut Reis Reisoğlu |